4.3 C
İstanbul
Pazar, Kasım 24, 2024

spot_img

Düşük yağlı gıdalar ile beslenmek vücut yağlanmasına çözüm olabilir mi?

Ne yazık ki bütün yağlar eşit derecede sağlıklı ve kaliteli değildir. Problem, yağların kendisinde değil, yağlara yapılan işlemlerdedir. Bunlardan ilki, belki de en tehlikelisi hidrojenasyondur. Oda sicakliginda sivi halde bulunan bitkisel yağlara, onların katılaşması ve raf ömrünün artması amacıyla bir hidrojen atomunun eklenmesi yoluyla elde edilen bu yağlar, mikroskop altında organik bir bileşikten çok plastik görünümündedirler.

Özellikle mısır, soya fasulyesi ve kanola yağlarından elde edilen bu ürünler, fast-food restoranlarında, paket cipslerde, enerji ve protein barlarında, hazır çorbalarda, kahvaltılık margarinlerde, paket bisküvi-kurabiyelerde ve bir çok çikolata-şekerlemelerde “hidrojene nebati yağ” ya da “kısmen hidrojene nebati yağ” etiketleri altında kullanılmaktadır. Fazla ve uzun sure tüketildikleri zaman bu yağlar hücrelerimizin biyokimyasını değiştirerek ilerde kansere kadar gidebilecek problemlere yol açabilmektedir.

Bununla birlikte kandaki iyi kolesterol (LDL) oranını azaltarak kalp hastalığı riskini önemli ölçüde arttırırlar. Doktor Mary Enig’in araştırmalarına göre hidrojenleştirilmiş yağlar buğun 600’den fazla çeşit yiyecekte yaygın olarak kullanılmaktadır ve ortalama bir insanin diyetindeki yağların yaklaşık 5’te biri bu yağlardan oluşmaktadır.

Yağlara yapılan sağlıksız işlemlerin ikincisi, ekstraksiyon (ısıtma ve basınç) işlemleridir. Bitkisel (doymamış) yağların elde edilme işlemleri sırasında yağlı tohumlardaki son yağ kırıntısını da çıkartabilmek için bu tohumların 230 derecelik fırınlarda ısıtılması ve sonra da 10-20 tonluk basınçlarla sıkıştırılmasına.

Tıpkı sütun pastörizasyonunda olduğu gibi, yağların ekstraksiyonu esnasında yağların yapısı zarar görür. İçlerindeki serbest radikal oranı artacağı gibi, vücudumuzda antioksidan görevi gören ve yağda eriyen bir çok vitamin (E vitamini gibi) yok edilmiş olur.

Homojenleştirme işlemleri sonucu yağları parçalanmış, sonra da sağlıklı olsun diye yağ oranı azaltılmış ye da tamamen yağsız hale getirilmiş süt ve süt ürünlerine gelince. Homojenizasyon işlemleri, süt içindeki yağ moleküllerinin normal boyutlarından 10 misli daha küçülmelerine yol açmaktadır. Araştırmalar, homojenizasyonun vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir.

Bununla yetinmeyip bazı markalar, yağı kısmen ye da tamamen süt veya yoğurt içinden çıkartıp “daha sağlıklı” diye bizlere satmaktadır. Herşeyden önce yağlar, süt ya da yoğurt içindeki proteinin daha iyi sindirilmesi için gereklidir.

Üstüne üstlük daha önce belirttiğim gibi yağlar, önemli oranda yağda eriyen vitamin taşır. Bu nedenle süt yağının yokluğunda vücut gerekli vitamin ihtiyacını karşılayamayacağı gibi sindirilmemiş protein molekülleri kan plazmasında artmaya baslar. Günümüzde çok görülen, süte karsı hassasiyetin kazanılmasının ve içildiğinde rahatsızlık yaratmasının sebeplerinden birisi de budur.

İdeal kilomuzun ve sağlığımızın kazanılmasında dikkat edilmesi gereken faktörlere geçmeden önce, son eklemek istediğim konu olan sağlıksız koşullarda üretilen hayvan ve hayvansal gıdalardan bahsetmek istiyorum. Eğer tereyağı, hayvan etleri ye da hayvan yağlarında sorun aranılıyor ise, bu sorunun kökenine, koyun, keçi, sığır ye da çiftlik hayvanlarının nasıl yetiştirildiğine bakılmalıdır. Marketlerdeki paketlenmiş etler ve bir çok hazır yemek ve restoranlarındaki et ürünleri, hayvanların başlarını bile çeviremeyeceği, güneş ışığından ve temiz havadan uzak kapalı mekanlarda kendi pislikleri içinde beslenerek büyüyen hayvanların etlerinden yapılmaktadır.

Her ne kadar bir sığırın ye da koyunun doğal besini otlar ye da meyveler iken, bu hayvanlar mısır ve diğer ucuz hububatlar ile beslenmektedir. Kötü yasam ve beslenme koşulları genellikle bu hayvanların daha çabuk yağlanmasına neden olur çünkü yağlar bildiğimiz gibi toksinlerin depo edildiği yerlerdir.

Bu da fabrika sahiplerinin yüzünü güldürmektedir çünkü bu etler yağsız kısmının kilosuna göre değil, toplam kilosuna göre satılmaktadır. Buna ek olarak özellikle son seneler içerisinde kullanılmaya başlayan hormonlar nedeniyle sağlıklı gelişme süresi 4 sene olan bir yavru sığırın bugün tam erişkin hale gelmesi 1 seneye kadar inmiştir. Bu hayvanların etinden ya da sütünden yapılan yiyecekler elbette ki insan sağlığına zararlı olacaktır.

Simdi, gelin bugünden başlamak üzere daha sağlıklı ve ideal bir vücuda kavuşabilmek için atılması gereken adımları sıralayalım:

  1. Herselden önce ideal kiloya kavuşmaya giden yolun diyet yapmaktan ya da yağları azaltmaktan değil, sağlıklı beslenmekten geçtiğini kabul etmeliyiz. Bu nedenle bu yolun uzunlugu, öyle 1 ay, 3 ay ya da 5 ay değil, ömür boyu sürecek bir yol olmalıdır. Demek istemiyorum ki kilo vermeye başlamanız bir ömür sürecek. Sağlıklı beslenmeye başladığımız zaman er ya da geç vücudumuz ideal kilosuna ulaşacaktır ve bu kalıcı bir değişim olacaktır. Buğun dünya üzerindeki bütün diyetlerin basari oranının sadece 4’te 1 oranında olmasının nedeni de budur.
  2. Eğer iş yerinizde çoğunlukla oturarak çalışıyor ve sedan ter bir yasam tarzı sürüyor iseniz, hemen düzenli bir egzersiz programına başlayınız. Bunun için önce doktorunuzdan egzersize uygunluk yoklaması almayı unutmayınız. Bilim adamlarının araştırmalarına göre günlük aktivitelere ek olarak yapılacak en az 30 dakikalık fiziksel aktivite, kalp ve damar sağlığı için çok yararlıdır.
  3. Vücudun yenileme hormonlarının düzenli olarak çalışması için günde en az 8 saat uyku almaya gayret ediniz. Unutmayın, kas gelişimine katkıda bulunan büyüme hormonunun en çok aktif olduğu saatler, aksam 10:30 ila gece 2:00 arasıdır. Eğer beynimiz ışık, ses ve televizyon ile gece geç saatlere kadar meşgul edildiği taktirde, kortizol hormonu (uyanıklık hormonu) aktif kalır ve bu da büyüme hormonunun etkisini önemli ölçüde azaltır.
  4. İnsan vücudunun yaklaşık %60’ını su oluşturmaktadır ve bu nedenle su, hücre faaliyetleri ve atik ürünlerin uzaklaştırılması gibi çok önemli görevler için muhakkak yeterli oranda tüketilmelidir. Günde içilecek tavsiye edilen su miktarı, vücut ağırlığının yaklaşık 30’da biri değeri kadar litredir. Örneğin ortalama 80 kilo gelen bir bireyin, yaklaşık 2,7 litre su tüketmesi gereklidir.
  5. Zeytin yağı, köy tereyağı, Hindistan cevizi yağı, otla beslenen sağlıklı hayvan yağları, balık yağı ve çiğ fındık ve yemiş yağları doğal haliyle tüketildiğinde vücudumuz için çok sağlıklıdır.
  6. Hidrojenize bitkisel ya da kısmen hidrojenize bitkisel yağlar, margarinler ve fabrika usulü üretilen sağlıksız hayvanların yağları tamamen diyetimizden çıkartılmalıdır. Bunların ısıtılması ve pişirmede kullanılması, kimyalarını değiştirerek daha da toksik hale gelmelerine yol açtığından pişirme yağı olarak sadece pastörize edilmemiş sağlıklı hayvan sütünden elde edilen tereyağı ye da Hindistan cevizi yağı kullanınız.
  7. Kızartmaların bir çoğu bitkisel yağlar ile yapıldığından, bunları en az seviyede tüketmeye gayret ediniz.
  8. İçerisinde seker ve un bulunan kahvaltılık gevrekler, unlu mamuller, beyaz ekmek, beyaz pirinç, rafine edilmiş besinler, paket ve konserve yiyecekler, cipsler, meşrubatlar ve çikolata-şekerlemeler mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır. Yemekleri ya da bazı Ogünleri tatlandırmak için sağlıklı bir alternatif, halis baldır.
  9. Fındık ve kuruyemişlerin kavrulmaları sonucunda içindeki yararlı yağ ve yağda eriyen vitaminler yok olmakta ve serbest radikal zararı artmaktadır. bunları çiğ haliyle yemeye gayret ediniz.
  10. Özellikle yeşil sebzeleri ve meyveleri bolca tüketiniz. Bunların çiğ yenilmesi, ye da çok az buhar ile pişirilmesi, vitaminlerin ve eser minerallerin kaybını en aza indirecektir.
  11. Meşhur markaların milyonlar sattığı meşrubat, kolalı içecekler ve pastörize kutu meyve sularından uzak durunuz. Bir portakalı sıktığınızda ilk 1 dakika içinde suyunun içindeki C vitamini miktarının %50’si yok olmaktadır. Bu nedenle yukarıda saydığım ürünlerin bir çoğu sentetik, ucuz fabrika vitaminleriyle zenginleştirilmeye çalışılmıştır ve sekerli sudan farksızdır. meyve suyu istediyse caniniz, ye meyvenin kendisini yiyiniz ye da suyunu kendiniz sikip anında içiniz.
  12. Mümkün olduğunca pastörize edilmemiş sut ve sut ürünleri tüketmeye calisiniz. Bu ürünlerin köylerde ye da çiftliklerde ot ile beslenerek büyümüş ve ortalıkta gezinme sansı olan hayvanlardan elde edildiğine ve hızlı büyümeleri için hormonlar ve ilaçların kullanılmamış olmasına dikkat ediniz. Bu hayvanlardan gelen sütünüzdeki, yoğurdunuzdaki, tereyağınızdaki ye da et yemeğinizdeki doğal yağın vücudunuza zararı yoktur, ayirmaya ye da yağı azaltılmış türevlerini sipariş etmeye çalışmayınız.
  13. Kan sekerini ani olarak yükselten maddelerin basında alkollü içecekler gelmektedir. Zaten alkolün hızlı kana karışma özelliği nedeniyle bir çok ağız yolu ile alınan ilaç, alkol formundadır. alkolün daha da tehlikeli özelliği ise karaciğerimizi aşırı meşgul edip enerji üretimini azaltmasıdır. Bu nedenlerle alkolü mümkün mertebe minimum oranlarda tüketiniz.
  14. Sofradan mümkün olduğunca tıka basa dolu halde kalkmamaya ve günde en az 4-5 Ogün yemeye gayret ediniz. Unutmayın, sadece daha sik yiyerek vücudumuz sindirim sisteminin fazladan harcadığı günlük 500 kaloriden biz elimizi bile kıpırdatmadan kurtulmaktadır.
  15. Bilinçli tüketici olunuz, ürünlerin üzerindeki etiketleri okuyunuz, bilmediklerinizi market sahibine ye da satıcıya sorunuz ve durmak bilmeden araştırıp okuyunuz.

Sunu hiçbir zaman unutmayın, biz, vücudumuza koyduğumuz besinlerden ibaretiz. O nedenle ne kadar doğal beslenirsek, o kadar doğal ve sağlıklı gelişebiliriz.

REFERANSLAR

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bağlı Kal

6,838BeğenenlerBeğen
1,582TakipçilerTakip Et
0AboneAbone Ol

Son makaleler