Gıda sanayi son yıllarda çok karlı bir alanı keşfetti. Çocukların unlu-şekerli gıdalara bir zaafı var ve bu zaafı istismar ediyorlar. Bütün çocuklarımızı hızla şeker bağımlısı yapıyorlar. Meşrubat şekerli gıdalar içinde en fazla tüketilen kalemlerin başında geliyor. Kolası, gazozları, buzlu çayı, boyalı meyve suları, meyveli sodaları, kutu meyve suları herkesin elinde. Bunların tüketimi yıldan yıla artıyor. Fakat yetişkin pazarı doyduğu için hedef çocuklara yöneliyor. Gazlı içecek endüstrisi reklâm için milyar dolarlar harcıyor. Bu pazarlama faaliyetlerinin çoğu oyuncaklar, çizgi filmler, filmler, yarışmalar, oyunlar ve televizyon, radyo, dergi, internet üzerindeki kulüplerle çocukları hedef alıyor. Televizyonlarda 3-4 reklamdan biri çocuklara yönelik. Ama bu çabaların karşılığını da alıyor, karlarına kar katıyorlar. Bu zehirli içecekler her markette, bakkalda, büfede, okullardaki, istasyonlardaki makinelerde serbestçe satılıyor. Hem de Tarım ve Hayvancılık bakanlığının izni ile. Halbuki gazlı içecekler diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Bültenimizin bu sayısını editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın ile meyve suları, kolalar ve gazlı içecekler üzerine yaptığımız sohbete ayırdık.
Marketlerde gezerken görüyorum hocam, gazlı içecek reyonlarının önü çok dolu. Çoluk çocuk herkes bunları sepetine dolduruyor. Çok da ucuzlar, nerdeyse suyla aynı fiyatta satılıyor bunlar. Nedir bu gazlı içeceklere düşkünlük?
Genellikle gazoz, kola, isimleri ile satılan gazlı içecekler şekerli suların karbondioksit gazı ile doyurulması esasına göre üretiliyor. Benim çocukluğumda (50li yıllarda) cam şişede satılan (o zamanlar pet şişelere izin verilmezdi) gazozların metalik kapakları vardı. Sinemaya gittiğimizde satıcılar gazoz açacağı ile kapağı öyle açarlardı ki gazoz köpürür ve taşardı. Satıcının da fiyakasından geçilmezdi. Biz de zevkle o gazozları içerdik. Ama içtiğimiz miktar yılda 3-5 taneyi geçemezdi; hatta ancak bayramdan bayrama içebilirdik. Gazozuna maçlar yapardık. O zamanların başlıca içecekleri ayran, boza ve şerbetlerdi. Kolayı sadece yabancı filmlerde görüp imrenirdik. 60’lı yılların başında kolayla da tanıştık. Daha sonra bir kola çılgınlığı başladı ve kola sade gazozun krallığını ele geçirdi. Bu arada meyveli (pardon boyalı!) gazozlar da çıktı. Kola çılgınlığı hiç ivmesini kaybetmedi. 1960’larda 200mL’lik cam şişelerden günümüzde 2500mL’lik dev plastik ambalajlara geçildi.
ABD’de durum daha da vahim; gazlı kişi başına içecek tüketimi yılda 700 kutu (üstelik onların kutuları 360mL, bizimkiler ise 330ml). Son 30 yılından beri gazlı içecek tüketimi kadınlarda iki, erkeklerde üç katına çıkmış. 12-29 yaş arası erkekler gazlı içeceklerin en büyük müşteri kitlesi.
Tüketim niçin bu kadar artıyor?
Tüketimin artması tesadüf değil. Mesela kola firmaları yıllık tüketimini yılda en az %25 artırmaya çalışıyorlar. Ürünlerinin reklâmı için milyarca dolar harcıyor, M. Jackson ve Tarkan gibi pop ilahlarına konser verdiriyorlar, rock festivalleri yaptırıyorlar. Fakat son yıllarda yetişkin pazarı doymuş olduğu için hedef çocuklara yöneldi. Bu pazarlama faaliyetleri için oyuncaklar, çizgi filmler, filmler, yarışmalar, oyunlar ve televizyon, radyo, dergi, internet kulüpleri gibi birçok enstrüman kullanılıyor. Yani tam anlamı ile bir beyin yıkaması. Televizyonlarda 3-4 reklamdan biri çocuklara yönelik. Ama bu çabaların karşılığını da alıyor, karlarına kar katıyorlar. Bu zehirli içecekler her markette, bakkalda, büfede, okullardaki, istasyonlardaki makinelerde serbestçe satılıyor. Hem de Tarım ve Hayvancılık bakanlığının izni ile. Hâlbuki gazlı içecekler diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor.
Çok yazık. Hocam gerçekten de gazlı içecekler söylendiği kadar zararlı mı?
Gazlı içeceklerle en fazla ilişkilendirilen sağlık sorunların başında obezite, diyabet, diş çürümesi, kemik erimesi, koroner kalp hastalığı ve nöropsikiatrik bozukluklar geliyor. Gazlı içecekleri içen çocukların (hatta büyüklerin!) nerdeyse hiç biri doğru dürüst taze sebze ve meyve yemiyorlar. Bu nedenle vitamin ve mineral yetersizlikleri çok yaygın (1).
Gazlı içeceklerin en görünür zararı şişmanlık. Çünkü çok miktarda hızlı emilen şeker içeriyorlar. Bu nedenle diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Son yıllarda normal şeker yerine çok daha ucuz olan mısır şurubu (früktoz) kullanılıyor ki şişmanlık salgınının en önemli etkeni bu tip şekerler. Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni. Toplumun büyük bir bölümü bu hastalıklardan müzdarip. Ama ortodoks ticari tıp, bu hastalıkların gerçek nedenlerini ortaya koyarak bunları önleyecek tedbirleri alacağına, çok karlı olduğu için sadece hastalık belirtilerinin üstünü geçici olarak gizleyen ilaçları reçete ediyor. Aşırı şekerli gıda yenilmesi ticari tıbbın müşteri portföyünü devamlı genişletiyor. Tabii ki bu gıdaların içinde sadece şeker değil kötü olan; ayrıca çok sayıda toksik olabilecek kimyasallar da var.
Gazlı içecekler asit nitelikte, bu durum da vücudumuzdaki çok hassas olan asit-alkali dengesini bozuyor. Bunlar da devamlı asit bir ortam oluşmasına neden oluyor. Uzun süreli asit ortam ise midede yanma ve ağrı olmasına sebep veriyor. Diş çürükleri, kemik erimesi ve kemik kırıklarına neden oluyorlar. Bunun sorumlusu ise, diş çürümesinin yanı sıra sindirim sorunları ve kemik kaybına da yol açabilen fosforik asit. Asit ortamı tamponlamak için vücut dişlerden ve kemiklerden kalsiyum iyonlarını çekiyor. Bu nedenle ABD’de bazı eyaletler okullarda gazlı içeceklerin satılmasını yasaklamışlar. Ama öğretmenlerimizin çok azı sorunun vahametinin bilincindeler.
Gazlı içeceklerin sebep olduğu bir diğer problem ise çay, kahve ve alkol gibi idrarı arttırmaları, su kaybı yapmaları. Fakat insanın dil ve dudakları ıslandığı için susuz kaldıklarını anlamıyorlar. Susamış kişiler şeker içeren bu içecekleri içtiğinizde şekerin sindirimi için kan mideye hücum eder. Kanın yerinin değişmesi vücudun diğer organlarında kan hacmini düşürür. Bu da kramplara veya ısı nedeniyle ortaya çıkan rahatsızlıklara neden olur. Gizli susuzluğun baş ağrısı, astım, alerji, böbrek taşı, kalp hastalığı ve depresyon gibi çok sayıda sağlık sorununa yol açtığını su konusunda tartışmıştık.
Bir de light kolalar var, fazla kilo almamak için
Enerji alımını azaltmak adına aspartam ve sakarin gibi yapay tatlandırıcılarla yapılan light gazlı içeceklerin içilmesi şişmanlık sorununu gidermediği gibi son derece zararlı yan etkilere de neden oluyor. Tatlandırıcılar konusundaki bu durumu daha önce geniş geniş konuşmuştuk.
Anerji içecekleri için düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
Enerji içecekleri gazlı içecek endüstrisinin son keşfi. Bu içecekler şeker yanında koladan çok daha yüksek oranda kafein ve diğer uyarıcıları içeriyor. Enerji içecekleri başlangıçta reaksiyon hızını biraz artırıyor ve enerjiyi gerçekten de artırıyor. Enerji içecekleri kullanan kişilerde şiddet eğiliminin arttığı gösterilmiş. Fakat zaman geçtikçe enerji içeceklerinin enerji arttırıcı etkisi ortadan kalkıyor. Hatta böbrek üstü bezlerini zorladığı için enerji kaybına da yol açıyor. Sağlıksız beslenen ve yaşayan bu insanlar enerjilerini artırabilmek için uyuşturucu da kullanabiliyorlar.
O halde bu gazlı içeceklerin yerine çocuklarımıza kutu meyve suları versek daha iyi değil mi?
Birçok tüketici de sizin gibi düşünüyor ve gazlı içeceklerden daha sağlıklı olduğu düşüncesiyle lokantalarda, büfelerde, kahvelerde, iş yerinde, okulda ve evde ambalajlı meyve sularından içiyor. İnsanlar bunları evde taze sıkılmış meyve sularından çok da farklı algılamıyor.
Yoksa kutu meyve suları sağlıklı değil mi? Paketlenmiş meyve sularının taze sıkılmış meyve sularından ne gibi farklılıkları var?
Ben anlatayım daha sonra sağlıklı olup olmadığına siz karar verin. Sanayi tipi meyve sularının, içlerindeki meyve oranına göre dört ana çeşidi var; meyve içeriklerinin fazladan aza sıralamasına göre; meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek ve aromalı içecek. Meyve suyu: %100, meyve nektarı: %24-99, meyveli içecek: %10-24 ve aromalı içecek: %0-9 arasında meyve içeriyor. Sonuncusuna çoğu kez hiç meyve de katmıyorlar (2).
Meyve suları neden ısıl işlemlerden geçiriliyor?
Klasik meyve suyunun Türk Gıda Kodeksine göre meyve oranının %100 meyveden oluştuğu söyleniyor. Hatta üzerlerinde “saf”, “doğadan olduğu gibi” ya da “katkısız” gibi ibareler var. Biliyorsunuz yiyecekler doğal ortamda bırakıldıktan bir müddet sonra fermente olarak ekşiyorlar, fermentasyon (ekşime) bittikten belirli sonra da küfleniyorlar. Isıl işlemler meyve sularında bulunan ve fermantasyon işlemini yapan bütün enzimleri ve faydalı bakterileri (probiyotikler) tahrip ediyor. Çünkü bu meyve suları 95-105 °C’da 30-60 saniye ısıl işlemden geçiyor, ayrıca belli oranlarda basınç da uygulanıyor. Böylece meyve sularının ömrü uzuyor. En az bir yıl ekşimeden kalabiliyorlar. Bu işlemler B kompleksi vitaminlerini ve C vitaminini önemli ölçüde tahrip ediyor. Üstelik meyvenin posasını da içermiyor ki posadaki lifler sağlığımız için çok önemli. Nesi doğal bunların ben anlayamadım! Yani %100 doğal dedikleri bu meyve suları kötüler arasında en iyisi. Kesinlikle sizin evde sıktıklarınıza hiç ama hiç benzemiyor.
Peki bu %100 denilen meyve suları ile nektar arasında ne gibi farklılıklar var?
Her meyveden ambalajlı %100 meyve suyu yapılamıyor (3). Yapılanlar portakal, elma ve üzüm gibi kıvamı koyu olmayan meyveler. Ancak bazı meyve türleri, gıda sanayinde %100 meyve suyu olarak üretilmeye ve tüketilmeye uygun değil. Mesela kayısı ve şeftali gibi meyvelerin sularının kıvamı koyu. Bu nedenle belirli bir miktarda su ile seyreltiliyor. Su ile azalan tat şeker ilave edilerek gideriliyor. Vişne ve limon fazla posalı değil ama bunlara tatları biraz ekşi diye su ve şeker ilave ediliyor. Tabii bu ilave dilen şeker ucuzluğundan dolayı genellikle mısır şurubu oluyor ki, zararlarını daha önce anlatmıştım. İşte bu ikinci gruba meyve nektarı deniliyor. Nektarlara eklenmesine izin verilen şekerin maksimum miktarı ve minimum meyve oranı yasal olarak Türk Gıda Kodeksi’nde belirlenmiş. Örneğin limon nektarında meyve oranı %25, vişne nektarında %35, kayısı nektarında %40, portakal ve şeftali nektarında %50.
Anlayacağınız katkısız dedikleri meyve suları pek ala katkılı. Katkısız kelimesinin, başka hiçbir şey eklenmemiş demek. Su, fruktoz şurubu, sakkaroz, asitliği düzenleyici limon tuzu (sitrik asit) katkı değil mi? İçindekiler kısmında yazılanlar meyve suyunun içinde bulunuyorsa nasıl oluyor da katkısız yazılıyor? Isıl işlemler ve basınç uygulamak doğal şeyler mi? Halk resmen kandırılıyor. Ama her şey mevzuata uygun!
Meyve sularının raf ömrü ne kadar?
Meyve suları, normal koşullarda ambalajlandıktan sonra en az 12 ay dayanıyor (3). Gıda sanayicileri ve mühendislerinin çoğu bu süre içerisinde bütün meyve suları çeşitleri özelliklerinden ve kalitesinden hiçbir şey kaybetmediğini söylüyorlar! Ne kadar inandırıcı takdiri size bırakıyorum. Üstelik kutuların üzerine üretim tarihini yazmak da zorunlu değil. Ama son kullanma tarihini yazmak zorunlu. 6 ay önce ürettiğin meyve suyunu piyasaya ver, üzerine 12 ay raf ömrü var de. Kim anlayacak? Üstelik ambalajların ne kadar sağlıklı olduğu da başka bir sorun.
Türkiye’de en çok hangi meyve suyu tüketiliyor?
Türkiye’de en çok şeftali nektarı tüketiliyor (3). Onu sırasıyla vişne ve kayısı nektarı izliyor. %100 meyve sularında ise en çok tercih edilen karışık/çoklu ürünler ve bunu sırası ile elma ve nar suyu izliyor.
Türkiye’de ne kadar meyve suyu tüketiliyor?
Türkiye’de 1970’li yıların başında kişi başına meyve suyu 0,4 litre tüketilirken, 2000 yılında bu rakam 4,4 litreye, 2005 yılında 7,1 litreye, 2006 yılında 8,07 litreye, 2007 yılında 11 litreye ulaşmıştır. Günümüzde 15 litreye yaklaşmış vaziyette.
Bir de aromalı içecekler var
Aromaların sağlığımıza olan etkileri hakkında pek bir şey bilinmiyor. Tamamen karanlık kutu. Bunun nedeni de hazır gıdalarda kullanılan miktarların neredeyse ölçüye vurulamayacak kadar az olması ve sağlık kurumlarından onay alınırken test edilme zorunluluklarının bulunmaması. Aromalı ve toz içeceklerin (meyveli (!) gazozlar) içinde gerçek meyve özü olmadığı için o çok sayıda lezzet ve renk aroma ve diğer katkılarla sağlanıyor. Bunlar kodeks dışında. Anlayacağınız boyalı suları içiyoruz; hem de göz göre göre (4).
Peki ne yapmalıyız?
Meyve sularını değil meyvelerin kendilerini yemeliyiz. Bunun nedeni meyve posa ve liflerinin şekerin kana geçmesini engellemesi. Ama fazla şekerli meyveleri de fazla tüketmemeliyiz. Olumlu etkilerine rağmen meyveleri, yeşil sebzeler de olduğu gibi sınırsız yememek gerek. Meyveden alınacak früktozu 50 gramı aşmayacak şekilde almak gerekiyor. Eğer daha fazla alacaksanız bunu hiç değilse gün boyunca yapı. Kısa sürede fazla meyve tüketmeyin. İşte size yararlanabileceğiniz bir tablo.
Tablo. Çeşitli meyvelerdeki früktoz oranları
Meyve |
Früktoz (gram) |
Früktoz (gram) |
|
Limon (orta boy)Kuru erik (orta)kayısı (orta)
Ahududu (1 büyük fincan) Kivi (orta) Böğürtlen Kiraz 10 adet Çilek (1 büyük fincan) Vişne (1 büyük fincan) Ananas (1 dilim) Greyfut (orta) Mandalina (büyük) Nektali (orta) |
0.6 1.2 1.4 3 3.4 3.5 3.5 3.8 4 4 4.3 4.8 5.4 |
Şeftali (orta)
Portakal (orta) Tatlı Kavun 1/8 Muz (orta) Elma (1 orta) Hurma (orta) Karpuz orta (1/8) Armut (orta) Çekirdeksiz üzüm (1 büyük fincan) Mango(1/2) Kayısı kurusu (1 büyük fincan) İncir kurusu (1 büyük fincan) |
5.9 6.1 6.7 7.1 9.5 10.6 11.3 11.8 12.4 16.2 16.4 24 |
Meyvenin kendisini yemek vitamin kaybını da büyük ölçüde azaltıyor. Buna karşılık aynı meyvenin sıkılmış suyu hemen tüketilmezse kısmen de vitamin özelliklerinden kaybediyor. Herhalde kutu meyve suları için bir şey söylemem gerekmiyor bu konuda!
Eğer illa ki meyve suyu içmek istiyorsanız, kendi meyve suyunuzu, kimyasal böcek-tarım ilacı kullanılmamış, organik olarak üretilmiş meyvelerden, kendiniz sıkın ve bekletmeden tüketin.
Aromalı içecekleri ağzınıza bile koymayın. İlla ki paketlenmiş bir meyve suyu içecekseniz (ki ben tavsiye etmem) bu hiç değilse %100 meyve suyu olsun(Aman etiketine de dikkat edin).
Meşrubat yerine kefir, ayran, boza, meyankökü, şalgam gibi içecekleri rahatlıkla tüketebilirsiniz. Tabii bol miktarda suyla birlikte.
Bu arada maden suyu da çok iyi bir içecek. Ama bunların meyveli olanlarını sakın içmeyin. Ayrıca sodaları da içmeyin. Toplumda maden suyu ve sodanın aynı içecek olduğunu sanan pek çok kişi var. Oysa maden suyu ve soda farklı içecekler. Maden suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkıyor, yani tamamen doğal. Bunlara Avrupa ülkelerinde mineralli su da deniliyor. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecek.
KAYNAKLAR
- Judith Valentine, Soft Drinks…America’s Other Drinking Problem http://www.judithvalentine.com/soda.html
- www.tgdf.org.tr/turkce/index.php?option=com_content…
- http://www.meyed.org.tr/content/files/meyvesuyu_hakkinda_yanilgilar_ve_gercekler.pdf
- http://karelidefter.blogspot.com/2007/02/meyve-suyu-hem-de-katksz-ha.html
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı
e-posta: besahmet@yahoo.com