Obezite sıklığı son sekiz yılda yüksek gelir gruplarındaki ailelerin çocuklarında dört kat, orta ve düşük gelir grubundakilerde iki kat arttı. Bunun en önemli nedenlerinin başında da okul kantinleri geliyor. Ülkemizde ilköğretim ve lise kantinlerinin çoğunun ‘kantin mafyası’nın kontrolünde, öğrenci bedenlerini bir tüketim aracı olarak gören ticarethanelere dönüştüğü biliniyor. Denetim mekanizmasının olmadığı kantinler, öğrencilerin sağlıksız beslenmesinin özendirildiği yerlerin başında geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 21 Temmuz 2011’de yeni bir genelge yayınlayarak okul kantinlerinde “enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan (enerji içecekleri, gazlı içecekler, aromalı içecekler ve kolalı içecekler) ile kızartma ve cipslerin satışlarını” ve bu ürünlerin otomatik satış yapan makinelerde bulundurulmasını yasakladı. Bültenimizin bu sayısını bu konuda Prof. Dr. Şükrü Hatun’un Radikal II de yazdığı yazıya ayırdık. Yazının arkasında ise editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın kısa bir yorumunu bulacaksınız.
Kantinlerde genelge geçer mi?
Biraz da yazın etkisiyle olsa gerek medyada şişmanlıkla ilgili haberler arttı. Bunlardan beni en çok gülümseteni “En büyük önceliğim obez çocuk sayısını azaltmak” diyen İspanya Sağlık Bakanı Leire Pajin’in bikinili fotoğraflarında görünen fazla yağlarının “Önce kendisine baksın” diye eleştirilmesiydi. Benzer tartışmalar ülkemizde de devam ediyor ve son olarak Sağlık Bakanı Recep Akdağ okul kantinlerinde “kola-hamburger” gibi yüksek kalorili besinlerin satışının yasaklanacağı ve bunun yerine sağlıklı beslenmenin teşvik edileceğini söyledi.
Ülkemizde ilköğretim ve lise kantinlerinin çoğunun ‘kantin mafyası’nın kontrolünde, öğrenci bedenlerini bir tüketim aracı olarak gören ticarethanelere dönüştüğü biliniyor. O kadar ki Emniyet Genel Müdürlüğünce hazırlanan eski tarihli bir raporda, özellikle ilköğretim okullarındaki kantinlerin bir tür “serbest ticaret bölgesi” haline geldiği, okul müdürlerinin kantinlerde okul kurallarını uygulayamadığı, bu nedenle okul yönetimiyle kantin işletmecileri arasında sorunlar yaşandığı, kantinlerde öğrencilerin güvenliğinin değil, işletmecilerin ticari kaygılarının öncelik taşıdığı kaydedildi.
Okul çağında beslenme
Oysa birçok gelişmiş ülkede okul çağında beslenme, sağlık ve eğitim otoritelerinin çok önem verdikleri bir konu. Örneğin Finlandiya’da okul yemeklerinin kalori ve beslenme içeriğinin ilan edilmesi zorunlu.
Birçok Avrupa ülkesinde okul kantinleri sıkı bir şekilde denetleniyor ve örneğin İngiltere’de olduğu gibi çocuk programları yanında çocukların ilgiyle izlediği tüm dizi, eğlence, yarışma programlarında aşırı yağlı, tuzlu ve şekerli ürünlerin reklamı yasaklanabiliyor.
Bir süre önce Amerikan Çocuk Hekimleri Akademisi okul kantinlerinde şekerli içeceklerin okul yemeklerinden çıkarılması ve kantinlerde satışının kısıtlanması konusunda başta çocuk hekimleri olmak üzere sağlık otoritelerinin dikkatini çeken bir rapor yayımladı.
Bu rapora göre Amerika’daki öğrenciler günlük enerji ihtiyaçlarının yüzde 40’ından fazlasını şekerli içecekler (meyve suyu, kola vs) ve yağlı besinlerden sağlıyorlar ve bu tür beslenme ile çocukluk çağı şişmanlığı arasında yakın bir ilişki var. Bunun yanında şekerli içeceklere olan bu düşkünlük, süt ve süt ürünlerinin tüketimini azaltarak kemik zayıflığına yol açıyor.
Geçen yıllarda bu genel eğilimin etkisiyle Fransa’da okullarda şekerli, besin değeri az, çok kalorili yiyecek ve içecek satan otomatlar tamamen kaldırıldı. Ayrıca çocuklara anaokulundan itibaren verilen eğitim sayesinde çocukların kendiliklerinden hamburger, kola gibi yiyecekleri istemez hale geldiği belirtiliyor.
Ülkemizde çocuklarda obezite sıklığının son sekiz yılda yüksek gelir gruplarındaki ailelerin çocuklarında dört kat, ( yüzde 4’den yüzde 16’ya), orta ve düşük gelir grubundakilerde iki kat ( yüzde 5’den yüzde 10’a) arttığını ve bu artış hızının sürdüğünü biliyoruz. Bu artış büyük ölçüde çocukların “abur cubur” ağırlıklı beslenmesi ve fiziksel aktivite azlığına bağlı görünüyor.
Birçok araştırma ülkemizde ilköğretim çağındaki öğrencilerin yüzde 60-85’inin kahvaltı yapmadığını, simit, lahmacun, sandviç, gofret, çikolata, hamburger tipi (fast-food) yiyecekler tükettiğini, öğrencilerin yüzde 50’den fazlasının ‘soft drinks’ adı verilen alkolsüz ama şeker içeriği yüksek içecekleri içtiğini, süt ve ayran tüketiminin yüzde 15-25 oranında kaldığını gösteriyor.
Okul kantinleri öğrencilerin sağlıksız beslenmesinin özendirildiği yerlerin başında geliyor ve ne yazık ki bazı belediyelerin geçici gayretleri dışında düzenli bir denetim mekanizması da yok. Bu gelişmelerin arka planında ise yüksek kalorili besinleri devasa reklam kampanyaları (ABD’de besin endüstrisinin yıllık reklam bütçesi 5 milyar dolar) ile pazarlayan besin endüstrisinin olduğu biliniyor.
Duyarlılık artıyor
Ülkemizde ise son yıllarda bu konularda bir duyarlılık artışı olduğunu, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının okul kantinlerinde sağlıklı beslenme konusunda eğildiklerini görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, 21 Temmuz 2011’de yeni bir genelge yayınlayarak okul kantinlerinde “enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan (enerji içecekleri, gazlı içecekler, aromalı içecekler ve kolalı içecekler) ile kızartma ve cipslerin satışlarını” ve bu ürünlerin otomatik satış yapan makinelerde bulundurulmasını yasakladı.
Bunun dışında RTÜK Yasası’na bu yıl “TV programları, sağlık, çevre ve güvenliğe zarar verecek davranışa teşvik etmeme zorundadır. Genel beslenme diyetlerinde aşırı tüketimi tavsiye edilmeyen gıda ve maddeler içeren yiyecek ve içeceklerin ticari iletişimine, çocuk programlarıyla birlikte veya bu programların içinde yer verilemez” ifadesini içeren bir madde eklendi. Dolayısıyla en azından yasal düzeyde bazı önemli adımların atıldığını görüyoruz.
Önceki yıllarda bebeklere demir ve D vitamini desteği, aşı uygulamalarının batı ülkeleri düzeyine çıkarılması gibi çocuk sağlığı ile ilgili önemli konularda etkili inisiyatifler gösterdiğini bildiğimiz Recep Akdağ’ın ve yeni Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in bu girişimlerini olumlu bir gelişme olarak kabul etmeli ve uygulanması için her türlü çabayı göstermeliyiz.
Okul kantinleriyle ilgili önerilerin yaşama geçmesi için öncelikle okullarda hem doyurucu hem de lezzetli yemek verilmesi ve mümkünse bunun ücretsiz olması gerekiyor. Ülkemiz ücretsiz ders kitabı uygulamasına, ücretsiz öğle yemeği uygulamasını ekleyebilecek güçte. Bu yapılmadığı takdirde bu kez öğrenciler okul kantinleri yerine okulların karşısına açılacak derme çatma “büfelere” mahkum olacaklardır.
Bundan sonra hem öğrenci velileri hem de konuyla ilgili uzmanlar olarak okul kantinlerini öğrencilerin sağlıklı beslenmesi yerine kolay yoldan para kazanılan yerler olarak gören işletmecilerin egemenliğinden kurtarmak üzere güçlü bir mücadele başlatmamız gerekiyor.
ŞÜKRÜ HATUN: Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Radikal II
Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın notu
Milli Eğitim Bakanlığı, 21 Temmuz 2011’de yeni bir genelge yayınlayarak okul kantinlerinde “enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan (enerji içecekleri, gazlı içecekler, aromalı içecekler ve kolalı içecekler) ile kızartma ve cipslerin satışlarını” ve bu ürünlerin otomatik satış yapan makinelerde bulundurulmasını yasaklaması geç ama hayırlı bir girişim. Fakat bazı noktaları açıklığa kavuşturmak gerek.
Şişmanlık konusu konuşulduğunda yanlış yorumlar yapılıyor. Kalorisi yüksek gıda alınırsa şişman olunur gibi bir ön yargı var ki bu kısmen doğru. Bu konuda en çok suçlanan kalorisi en yüksek olan yiyecek, yani yağlar (şeker ve proteinlerin 1 gramı 4 kilokalori verirken, yağların 1 gramı 9 kilokalori veriyor). Halbuki şunu iyi biliyoruz ki Dünya’da hala doğal yaşayan topluluklarda (Aborjin, Masai, Eskimo vb) tüketilen enerjinin %50-80’i yağlar. Buna rağmen hepsi ‘fit’ görünüyor. Çünkü yağı depolayan hormon: insülin. İnsülini en fazla artıran yiyecek ise şekerler. Yağlar ise insülini hiç artırmıyor. Dolayısıyla da kalorisi yüksek olan yağlar şişmanlığa sebep olmuyor. Çünkü yağlar yakılıyor. Şekerler ise yağ olarak depolanıyor.
Tabii ki yağların da doğal olması gerekiyor; sıcak yemekleri hayvani yağlar (tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı) ve soğuk yemekleri ise sızma zeytin yağı ile yapmak gerekiyor; tıpkı ninelerimizin yaptığı gibi. Yağların önemli bir özelliği de çabuk doygunluk hissi vermesi.
Bizce anneler okula giden çocuklarına kepekli bir sandiviçin içine, peynir, zeytin ezmesi, kuru köfte, konserve balık, pastırma vb gibi yiyeceklerden bir iki unsuru koymalı. Ayrıca içine domates, biber ve değişik yeşillikleri de ilave etmeli. İçecek olarak kefir ve ayran verilmeli. Meyve suyu doğal olsa bile verilmemeli. Az şekerli meyveler ise verilebilir.