Bu öyle bir zehir ki her markette, bakkalda satılıyor. Bütün diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Hatta bu beyaz zehir çocuklara yediriliyor.
British Medical Journal’da yeni yayınlanan bir makalede “Şeker tütün kadar tehlikeli, zarar verici ve bağımlılık yapıcı olduğu için uyuşturucu sınıfına sokulmalıdır” diyor. Gözünüzün önüne yeğeninize, çocuğunuza “hediye ettiğiniz” çikolatalar, gofretler mi geliyor? İnsanı sigaraya, uyuşturucuya en yakınları alıştırır… Çocukları da “şeker isimli zehire” anne-babaları alıştırıyor en önce. Yeni Aktüel Dergisinde Anonim olarak yayınlanan bu nefis yazı çok önemli bir soruna parmak basıyor. Başta anne-babalar olmak üzere herkesin okumasında yarar var.
Şeker uyuşturucu gibi… Öldürüyor!
Bu öyle bir zehir ki her markette, bakkalda satılıyor. Bütün diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Hatta bu beyaz zehir çocuklara yediriliyor.
British Medical Journal’da yeni yayınlanan bir makalede “Şeker tütün kadar tehlikeli, zarar verici ve bağımlılık yapıcı olduğu için uyuşturucu sınıfına sokulmalıdır” diyor. Gözünüzün önüne yeğeninize, çocuğunuza “hediye ettiğiniz” çikolatalar, gofretler mi geliyor? İnsanı sigaraya, uyuşturucuya en yakınları alıştırır… Çocukları da “şeker isimli zehire” anne-babaları alıştırıyor en önce.
Şekerin ettikleri
Fazla şeker tüketmek kan şekerini çok çabuk artırıyor ve pankreas aşırı insülin salgılıyor. Buna “metabolik sendrom” deniyor. İnsülin, şekeri regüle ettikten sonra fazlasını yağ olarak depoluyor. Kan şekerindeki ani düşüş ise sürekli acıkma hissine ve yemeye yol açıyor.
Diş çürümesi başta olmak üzere, obezite, diyabet, kalp ve dolaşım hastalıkları, böbrek taşları, kanser, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu ve kemik erimesine neden oluyor.
Kan dolaşımıyla vücudun her tarafına taşınan şeker özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanıyor. Bu bölgeler de dolduğunda, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılıyor. Bu organlar gittikçe yavaşlıyor ve sonuçta dokuları bozularak yağa dönüşüyor.
Bağışıklık sistemi zayıflıyor. Vücut soğuk, sıcak veya mikroplara karşı koyamıyor.
Her yerde “şeker” var (Editörün notu: Her yerde kar var! –Adamo’nun atmışlı yıllara damgasını vuran unutulmaz şarkısının Türkçe adı-).
Kek, pasta, baklava gibi tatlı yiyeceklerin içinde şeker olduğunu zaten biliyoruz. Tehlikeli olan gelişme, şekerin artık yerli yersiz neredeyse bütün hazır gıdaların içine koyulur hale gelişi… Bebek maması, mısır gevreği, sosis, mayonez, ketçap, pizza, hamburger ekmeği, kola, hazır meyve suyu gibi gıdalar şekerle tüketici gözünde daha çekici hale getiriliyor. Doğuştan tatlıya yatkınlığı olan insanoğlu da, farkında olmadan bu çekime kapılıyor ve satışlar artıyor. Gittikçe daha fazla satın alıyor, daha yiyoruz bu gıdaları.
Çocuklar ve bebekler için çok sakıncalı
Özellikle bebek mamasında bile şeker olması, çocukların beslenme zevkinin bir ömür boyu yanlış bir yolda gitmesine neden oluyor. Günümüzde artan aşırı şişmanlığını sorumlularından biri de bebekken tanışılan şeker olsa gerek. Bebek mamasında anne sütüne oranla yüzde 60 daha fazla şeker bulunuyor!
Şekerdeki genetik risk
Şekerle ilgili çok önemli başka bir tehlike daha var. Genetiğiyle oynanmış mısırdan “mısır şekeri” üretiliyor. “Nişasta bazlı sıvı şeker” de denilen bu “oynanmış” şeker, çikolata, gofret, gazlı içecek, baklava, mısır gevreği gibi endüstriyel gıdalarda en çok kullanılan şeker türü. (Editörün notu: Bu şeker türü çay şekerinden daha ucuz olduğu için gıda sanayinde yaygın olarak kullanılıyor. Mısır şekeri çok çabuk emildiğinden, daha çabuk acıktırıyor, daha çabuk metabolik sendrom oluşturuyor)
Genetiğiyle oynanmış gıdalar ise, başlı başına sayfalarca yazı yazılabilecek bir konu. Doğal halinde değil, insan eliyle “oynanmış” genlere sahip yiyecekler yediğimizde, bizim vücudumuzda da genlerimizi ilgilendiren değişiklikler olabileceğinden korkuyor bilim adamları. Günümüzde yaygınlaşan besin alerjileri, kanser gibi rahatsızlıkların nedenlerinden biri olduğu düşünülüyor mesela…
Şekerin gizli isimleri
Yiyeceklerin “içindekiler” listesinde şekerin farklı isimlerle gizlenmiş olduğunu görebilirsiniz. Bu isimler ne mi? Sakaroz, esmer şeker, mısır şurubu, nişasta bazlı sıvı şeker, dekstroz, sorbitol, mannitol, ksilitol, früktoz, meyve şurubu, glikoz, glikoz şurubu, bal, invert şeker, laktoz, maltoz, akçaağaç şurubu, melas, şeker şurubu, turbinado, amazake.
Karacaoğlan’ın “zehir oldu yediğimiz şekerler” deyişi günümüzde daha bir geçerli…
Orijinal yayın: Yeni Aktüel
Alındığı kaynak: 04 Mart 2007 www.iyibilgi.com
Editörün notu
Gıda sanayi son yıllarda çok karlı bir alanı keşfetti. Çocuklar. Evet gıdacılar gofretler, kolalar, boyalı meyve suları, şekerli ekşimeyen yoğurtlar ve büyüttüğü ya da zekayı geliştirdiği iddia edilen paketlenmiş yiyecekleri ile bütün çocuklarımızı şeker bağımlısı yaptılar. Televizyonlarda 3-4 reklamdan biri çocuklara yönelik. Şekerli gıdalar ile sürekli insanları beyinlerini yıkıyorlar. Çocukların nerdeyse hiç biri bu yüzde doğru dürüst taze sebze ve meyve yemiyorlar. Bu nedenle vitamin ve mineral yetersizlikleri çok yaygın.
Daha önce çocuklarda görmediğimiz Tip II diyabetin görülme yası 10’un altına indi. Yaşlılarda görülen osteoporoz artık gençlerde görülüyor. Hiperaktivite-depresyon-otizm adeta Bermuda üçgenine dönüştü. İçine düşen zor kurtuluyor. Sadece bunlarla kalmıyor. Aşağıda gördüğünüz ve çok sık rastlanan hastalıkların da temel nedeni aşırı şeker tüketimine bağlı metabolik sendrom.
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?
İngiltere’de 1815 de 5 kg civarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970de 50 kg’ın üzerine çıkmış. 1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat, 15 kg daha fazla tatlandırıcı madde ve 30 kg daha fazla unlu mamul tüketmişler (U.S.D.A. Economic Research Service).
Cumhuriyet öncesi Türkiye’deki çay şekeri tüketimi son derece azdı. Bu nedenle Cumhuriyet döneminde şeker fabrikalarının açılması tarih kitaplarına geçti. Ellili-atmışlı yıllarda bile şeker o kadar kıymetliydi ki misafirliğe gidildiğinde hediye olarak 1-2 kg toz şeker götürülürdü. Günümüzde ise tam bir unlu-şekerli gıda yeme çılgınlığı mevcuttur.
İngiltere’de yıllar içindeki çay şekeri tüketiminin artışı (kg/yıl). Cleave TL. The saccharine disease. Bristol, United Kingdom: John Wright & Sons, Ltd, 1974;1974:6-27
Alınabilecek tedbirler
– Çocuklara yönelik yiyecek reklamlarının yasaklanmasının sağlanması
– Bu tip ürünlerin reklamlarına destek olan vakıf, dernek, kurum gibi kuruluşları sağlık bakanlığına ve Türk Tabipler Birliğine şikayet edilmesi.
– Paketlenmiş gıdaların mümkün olduğunca tüketilmemesi
– Unlu ve şekerli diğer gıdaların tüketiminin kısıtlanması
– Okul ve çocuk yuvalarının yemekhane ve kantinlerinde paketlenmiş gıda verilmesinin yasaklanması
– Muayenehanelerden çocuklara bedava yoğurt dağıtımının engellenmesi
Yoğurt firmaları birçok çocuk doktorunun muayenehanelerine buzdolapları koymuşlar. İçleri tıka basa bedava sekerli yoğurt ile doldurmuşlar. Bu doktorlar adeta uyuşturucu tacirlerinden aldıkları uyuşturucuların kuryeliğini yapıyorlar. Bu doktorları lanetleyin!. Çünkü uyuşturucu tacirlerinden bir fakları kalmadı artık. Sevindirici olan nokta her çocuk doktorunun bunu yapmaması.
Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
e-posta: besahmet@yahoo.com