Aslında beslenme her yaş grubu için önemli. Tabii ki yenidoğan ve süt çocukları biraz daha özen istiyor. Bültenimizin geçen sayısını 0-6 ay arasındaki bebeklerin beslenmesine ayırmıştık. Bu sayımızda konuya ek gıdalar ile devam ediyoruz.
Bir bebekte neden ek gıdalara başlamak gerekiyor?
Hayatın ilk altı ayında anne sütü bebek için mükemmel bir gıda. Fakat 6 aydan sonra sadece anne sütü alınması birçok bebekte beslenme sorunlarına yol açabiliyor. Bu nedenle 4-6. aydan itibaren ek besinlerin verilmesi şart.
Neden 6 ay?
Ek besinlere başlama dönemi çocukluk çağının kritik bir dönemi. Bu nedenle ek gıdalara ne zaman başlanacağı iyi tayin edilmeli. Geleneksel beslenmede ek gıdalara bebek 5-6 ayını doldurunca başlanıyor. Bir zamanlar ABD ve batı Avrupa hekimleri ek gıdaları bebeklere ikinci aydan hemen sonra başlatıyorlardı ve bunu bilimsel bir beslenme tarzı olduğunu ileri sürüyorlardı. Onlara göre milyonlarca yıldan beri uygulanan beslenme doğru değildi! Neyse ki uzunca bir süre sonra bunun ne kadar yanlış olduğu anlaşıldı ve bu uygulama kalktı.
Ek besinlere 6. aydan önce başlamanın ne gibi sakıncaları var?
Her şeyden önce bebeğin mide-bağırsak ve böbrek fonksiyonları yeteri kadar olgunlaşmadığı için bu dönemde ek gıdaları almaya hazır değil. Mesela yenidoğan döneminde verilen yarı katı gıdaları bebekler reddediyor (dille itme refleksi) ve hatta kusuyorlar. Gerçi anneler bu gıdaları inatla vermeye devam ederlerse bebekler bir müddet sonra bu duruma adapte olabiliyor. Ama ek besilere erken başlama, bebeğe hiç bir avantaj sağlamadığı gibi kısa ve uzun vadede önemli sorunlara yol açabiliyor.
Ek gıdalara erken geçen bebekler daha az acıka¬cakları için anne memesini daha az ve daha isteksiz emiyorlar. Sonuç olarak anne sütü miktarı azalıyor.
Anne sütüne dışarıdan mikrop bulaşma riski hemen hemen yok iken ek gıdalarda bu olasılık yüksek. Bu dönemde mide asit salgısının düşük oluşu da enfeksiyon riskini arttıran başka bir faktör.
Bundan başka ek gıdalara erken başlandığında anne sütünün mikrop kırıcı faktörlerinin etkisi ve başta demir olmak üzere bazı besin maddelerinin emilimi azalıyor. Ayrıca besin alerjisi sıklığında artma oluyor.
Tablo 1. Ek gıdalara erken ve geç başlamanın rizikoları
A. Ek gıdalara erken (< 4 ay) başlamanın rizikoları 1. Kısa vadeli komplikasyonlar– Bağırsak fonksiyonların henüz olgun olmaması ve bulaşma riski nedeni ile enfeksiyonlar ve ishaller- Ek besinlerin başlanması nedeniyle anne sütü yapımında azalma- Anne sütündeki besleyicilerden yararlanmasının azalması
– Besin alerjisi sıklığında artma – Methemoglobinemi (nitratlı yiyecekler) 2. Uzun vadeli muhtemel komplikasyonlar – Şişmanlık – Damar sertliği – Hipertansiyon B. Ek gıdalara geç (> 6ay)başlamanın rizikoları – Beslenme yetersizliği – Yetersiz enerji ve protein alımına bağlı olarak bağışıklıkta baskılanma – Demir eksikliği – Katı gıdaları reddetme |
Hayatın ilk 6. ayından sonra sindirim ve boşaltım sistemlerin fonksiyonları tümüyle olmasa bile büyük ölçüde olgunlaşıyor. Bu durumda artık yarı katı ve katı gıdalara geçiş mümkün olabiliyor.
Yenidoğan ve körpe süt çocuklarının sindirim borusu geçirgen özellikte. Yeterince sindirilmemiş proteinlerin kana geçmesi bağışıklık sistemini uyarıyor. Bu nedenle ek gıdalara erken başlanan bebeklerde başta inek sütü ve yumurta olmak üzere birçok besi maddesine karşı olan alerjik olaylar daha çok görülüyor. Bebeğin yaşı ilerledikçe bağırsak geçirgenliği ve alerji olaylar azalıyor.
Ek gıdalara nasıl başlanıyor?
Ek gıdalara başlangıçta anne sütüne ya da kutu mamaya tamamlayıcı nitelikte başlanıyor; bunlar zaman içinde yavaş yavaş sütün yerini tamamen alıyorlar. Bunlara başlama zamanını belirleyen başlıca faktörler bebeğin besinsel ihtiyacındaki artış, fizyolojik gelişmesindeki olgunlaşma ve ailenin sosyoekonomik durumu.
Bebeğin yaşı ne kadar büyük ve fizyolojik olarak ne kadar olgunsa ek gıdalara başlama ile oluşabilecek sorunlarla o kadar kolay başa çıkabiliyor. Bu aşamada her bebeğin ayrı bir birey olduğu, gelişimlerinin, besinsel ihtiyaçlarının ve aktivitelerinin farklı olabileceği unutulmamalı.
Ayrıca ailelerin sosyoekonomik durumları ve beslenme alışkanlıkları mutlaka göz önüne alınmalı. Bundan dolayı her hekim, anne babayla da işbirliği yaparak bu dönemin başlangıcını her bebekte ayrı ayrı değerlendirmeli.
Ek gıdalara erken başlayan bebekler erişkin yaşlarında daha fazla şişmanlık, diyabet, hipertansiyon ve damar sertliği gibi hastalıklara maruz kalıyorlar.
Ek gıdalar verilirken nelere dikkat edilmeli?
Ek gıdaların mikropla bulaşmamış olması, bu gıdaların kaynatılmış su kullanılarak hazırlanması ve yiyeceklerin hazırlanmasında ve bebeğe verilmesinde kullanılan biberon, kâse ve kaşık gibi araç ve gereçlerin iyi temizlenmesine dikkat edilmeli.
Biberonların temizliği tabak ve kaşığa göre daha zor. Bu nedenle ek gıdaların kaşıkla verilmesi hem temizlik açısından hem de bebeğin erişkinlere verilen yemeklere hazırlanması bakımından önemli. Zaten uzun süre biberonla beslenmenin diş gelişimi üzerine olumsuz etkileri de var.
Dört aylık bebek kaşıkla beslenebilirlerse de kaşığın içindeki gıdaları tam olarak temizleyemez. Ama altı ayını dolduran bir bebekte ise rahatlıkla kaşıkla beslenmeye geçilebilir. Zaten bu dönemde verilen gıdalar katı ve yarı katı nitelikte olması gerektiğinden biberon kullanımı da gerekli değil.
Herhangi bir ek gıdaya başlanıldığında bebek o gıdayı reddedebiliyor. Çünkü o yiyecekle ilk kez tanışmakta. Bu nedenle söz konusu gıda önce küçük miktarlarda verilmeli ve daha sonra miktar çocuğu bir öğünde besleyecek şekilde arttırılmalı. Birkaç ek gıdaya birden başlanılmamalı. Her yeni gıdaya başlandığında dışkıda ufak tefek değişikliklerin olabileceği normal kabul edilmeli ve telaşa kapılmamalı.
Çocuk yeni verilen gıdayı reddederse ısrar edilmemeli. Fakat 1-2 hafta kadar bir süre geçtikten sonra aynı yiyecek maddesi tekrar denenmeli. Yine de almak istemiyorsa çocuğun sevdiği gıdaya katıştırılarak verilmesi denenebilir.
Anne sütü verilirken mümkünse ek gıda verilmemeli. Bu husus anne sütü içinde bulunan vitamin, mineral ve bağışıklık maddelerin emiliminin zarar görmemesi açısından önemli. Eğer anne sütü ve ek gıda aynı öğünde verilecekse süt yapımının azalmaması için önce anne sütü daha sonra ek mama verilmeli.
Yapılan mamalar mümkünse aynı öğünde verilmeli, değilse temiz tutulmak koşulu ile aynı gün içinde tüketilmeli. Ek gıda seçimi yaparken aile bütçesini sarsacak yiyeceklerden kaçınılmalı. Kolaylıkla bulunabilen ucuz gıda türlerinin çoğu kez pahalı olanlardan daha yararlı olduğu unutulmamalı. Bir yaşın altındaki çocuklar için evde hazırlanan yiyeceklere fazla tuz ilâve edilmemeli.
Hangi aylarda hangi ek gıdalar verilmeli?
Dünyanın birçok ülkesinde kırsal yörede oturan insanların önemli bir bölümü bebeklerini 6 aya kadar sadece kendi sütleri ile beslerler. Daha sonraki aylarda et, karaciğer, peynir, yumurta, sebze, meyve gibi yiyecekleri çiğneyerek ya da ezerek yavrularına verirler. Belli bir müddet daha anne sütüne devam ederler ve katı gıdalara tam geçtikten sonra da yavrularını yavaş yavaş memeden keserler (yaklaşık ikinci yaşın sonunda). Diğer memeliler de aşağı yukarı aynı şekilde davranırlar.
Ek gıdaların temel özellikleri
Biliyorsunuz dişler genellikle 6. aydan itibaren çıkıyor. Bu durum artık yavaş yavaş katı gıdalara başlanması gerektiğini gösteriyor.
6 aylıktan sonraki bebeklere verilen ek gıdaların temel özellikleri şunlar; yarı katı nitelikte olması, alerjen olmaması, yeterli vitamin ve minerali içermesi, ucuz olması. Bu amaca uygun başlıca gıdalar ev yoğurdu, kefir, unlu çorbalar (mercimek, tarhana vb.), sebze ve meyve püreleri.
Anneden bebeğe geçen demir deposu altıncı aydan itibaren tükenmeye başlar. Artık anne sütü içindeki demir bebeğe yetmiyor. Hele bebek inek sütü ile besleniyorsa demir eksikliği daha da artıyor. Bu nedenle altıncı aydan sonra demirden zengin ek gıdaların diyete eklenmesi şart.
Et hem kaliteli bir protein, hem de çeşitli vitamin ve mineral kaynağı. Besleyici özelliklerinin daha üstün olması nedeni ile mümkünse merada beslenen hayvan etleri tüketilmeli. Et, önce kıyma, daha sonra da didiklenmiş şekilde sebze mamalarına (püre) ekleniyor; çocuğun yaşı ilerledikçe kıyma köfte şeklinde veriliyor.
Et demir eksikliğini de önlüyor değil mi?
Dünya nüfusunun yarısında demir eksikliği var. Türkiye’de de aşağı yukarı aynı oranda. 6 ay -2 yaş arasındaki çocuklarda ise oran %70-80’lere çıkıyor. Evet en iyi demir kaynağı kırmızı etler, fakat bazı ailelerin bütçesi yeteri kadar et almaya elverişli olmayabiliyor. Bu gibi durumlarda nohut, fasulye ve mercimek gibi baklagillerin (C vitamini içeren gıdalar ile birlikte tüketildiğinde) de iyi bir demir kaynağı olduğu unutulmamalı. Ayrıca baklagillerin protein değerleri tam olarak aynı olmasa bile- et proteinlerine oldukça yakın.
Hem içermeyen demirler üç değerlikli olduklarından bağırsaklardan iyi emilemiyorlar. Demir emilimi yiyeceklerle birlikte alınan C vitamininden zengin gıdalar (taze meyve ve sebzeler) ile arttırılabiliyor. Üzüm pekmezi sanıldığı kadar iyi bir demir kaynağı değil. Ayrıca rafine şekerlerden zengin. Ama yine de tatlı bir gıda verilecekse köy pekmezi tercih edilmeli.
Ama yine de demir eksikliği o kadar çok ki 4-6 aydan sonra her bebeğe 1 yaşına kadar demir damlası veriliyor.
Bu arada mutlaka kullanması gereken vitaminin de D vitamini olduğu unutulmamalı. D vitamini bebeklere günde 400-1000 ünite (4-10 damla) arasında veriliyor. Ben 10 damla verilmesini tercih ediyorum.
Bazı doktorlar bebeklere karaciğer gibi sakatatın verilmemesi gerektiğini söylüyor. Halbuki ninelerimiz annelerimizi beslerlerken, karaciğeri çiğneyip ağızlarına koyarlarmış
Ninelerimiz ne kadar da doğru yapıyorlarmış. Tabii burada milyonlarca yıllık geçmişi olan bir gelenek söz konusu. Karaciğer ve beyin gibi sakatatlar hayvani gıdaların en değerli bölümleri. Bakın aslan avını yerken önce karaciğer ve daha sonra da diğer organlarını yiyormuş. Av büyük ve karnı doymuşsa et kısmını bırakır. Bu nedenle bebek beslenmesinde sakatatın yasaklanmaları doğru değil. Hekimlerin korkusu sakatattan insanlara parazit geçmesi. Fakat veteriner gözetiminde kesilmiş hayvanların sakatatının yenilmesi bu bakımdan tehlikeli değil.
Sabah kahvaltısında neler verilebilir?
Mesela yumurta verilebilir; besin değeri yüksek ve ucuz bir protein kaynağı. Bir yumurtadan 3 hafta sonra bir civciv çıkıyor. Yani yumurtanın içinde bir canlıyı oluşturabilecek her türlü yapı malzemesi var. Bu nedenle haftada 1 yumurtadan fazlası zararlı diyen doktorların esasen kendileri hastalarına zararlı.
Bir bebeğe altıncı aydan itibaren tam yumurta verilmeye baş¬lanabilir (günde bir tane, iki de olabilir). Eğer alerji gelişirse sadece yumurta sarısı verilir ve yumurta akına alerji ihtimalinin azaldığı 1 yaşından sonra başlanılır. Rafadan yumurta lop yumurtadan daha iyi. Köy yumurtası tercih edilmelidir (yani özgür dolaşan tavukların yumurtası!!).
Sabah kahvaltısında ya da diğer öğünlerde tam yağlı peynir ve zeytin ezilerek verilebilir.
İnek sütü kullanmak zararlı mı?
Süt bütün dünyada en önemli alerji nedeni; süt alerjisinin sıklığı %10’ları geçiyor. Ayrıca inek sütü kullanımı C vitamini ve demir eksikliğine de yol açabiliyor.
Bütün bu sakıncalarına rağmen gelişmekte olan ülkelerde yaygın olan kötü beslenme sorunu yüzünden, demir ve C vitamini (meyve püreleri) takviye edilmesi koşulu ile inek sütü kullanılabilir.
Kutu mamalar da inek sütünden yapılmıyor mu?
Evet inek sütünden yapılıyor. Bu nedenle onlar da alerjen. Yalnız bir avantajları demir katkılı olmaları.
Fakat inek sütü kullanımında bazı noktalar çok önemli. Sütün pastörizasyonu ve ısıtılması bazı olabilecek patojen (hastalık yapan) bakterileri ortadan kaldırırken faydalı bakterileri (probiyotikler) de yok etmekte. Homojenize ve UHT’li sütler ise çok daha büyük bir sorun.
Gerek kaynatılmış gerekse de pastörize ve UHT’li sütlerde sütün içinde bulunan probiyotikler (faydalı mikroplar) ve sindirim enzimleri büyük ölçüde yok oluyor. Ayrıca probiyotikler önemli bir özellikleri de sindirim enzimleri üretmeleri. Bu enzimlerin bir bölümü proteinleri parçalıyor. Eğer proteinler yeteri kadar sindirilmeden kana geçerse, bağışıklık sistemimiz bunları düşman olarak görüyor ve tahrip etmeye çalışıyor. İşte alerji dediğimiz hastalıklar böyle oluyor.
Bu sütlerin içindeki probiyotikleri ve sindirim enzimlerini artırmanın en iyi yolu sütü, yoğurt mayası ya da daha iyisi kefir mayası ile mayalamak. Böylece ölü sütü diriltmiş oluyorsunuz. Ama maalesef siz de biliyorsunuz marketlerde satılan yoğurtların neredeyse hiç biri ekşimiyor. Çünkü raf ömrünü artırabilmek için probiyotikleri yok ediliyor. Bu durumda en iyisi yoğurdun ya da kefirin evde yapılması.
Yani süt süt olarak verilmesin diyorsunuz yanlış anlamadıysam, değil mi?
Evet tam olarak söylediğim bu. Hatta muhallebi de yapılmasın diyorum. Çünkü muhallebi ölmüş sütle yapılıyor, hem de tatlı. Bu yaşta çocukları tatlıya alıştırmak metabolik sendromun tohumlarını ekiyor ki, biliyorsunuz metabolik sendrom hastalıkların en az dörtte üçünün nedeni.
Sebze çorbasından da biraz bahsetseniz
Çocuk beslenmecileri sıvı olduğu için sebze çorbası değil yarı katı olan sebze püresininin tüketilmesini isterler. Ama, bebek alışana kadar sebze maması çorba şeklinde de verilebilir.
Mesela bir tencereye 1 çay kaşığı tereyağı ya da zeytin yağı, 1 orta boy havuç, 1 orta boy patates üç kahve fincanı su ve bir tutam tuz (mümkünse deniz ya da turşu yapılan kaya tuzu) koyularak pişirilir. Daha sonra hiçbir ezme işlemi yapmadan tel süzgeçten geçirilerek çorbanın suyu süzülür. Çorbanın suyuna 1 tatlı kaşığı irmik atılır. 5 dakika daha kaynatılır. Eğer bebek çorba suyuna alışmışsa havuç ve patates püre haline getirilerek verilmeye başlanır. Çocuk püreye alıştıktan sonra içine pirinç de ilave edilir. Daha sonra püreye mevsimlik sebzeler de (kabak, maydanoz, bezelye, ıspanak vb) ilave edilir.
Diğer çorbalara ne diyorsunuz? Mesela tarhana, mecimek çorbası
Baharatsız tarhana ucuz ve besin değeri çok yüksek olan geleneksel bir mama. Mercimek demirden zengin bir baklagil, bu nedenle çorbasının bebeklere verilmesi iyi bir seçim olacaktır.
Tabii bu arada evde pişirilen yemekler de bebeklere verilebilir. Örneğin kabak dolması yapılmış; ezilerek bebeğe verilir.
Bu arada bazı hekimler süt çocuklarının ek gıdalarına yağ konulmamasını istiyorlar ki bu çok yanlış. Çünkü hızla büyüyen bebeğin yağa çok ihtiyacı vardır. Tabii ki kullanılacak yağ sıvı ise zeytinyağı, katı ise hayvani yağlar olmalı.
Dokuzuncu aydan sonra beslenme
Dokuzuncu aydan itibaren bebekler artık katı gı¬daları çiğneyebilecek kadar birkaç dişe sahip oluyorlar. Bu dönem içinde evde yapılan tencere yemeklerine başlanabilir. Böylece hem bebek normal yemeklere alışmış olur, hem de aile bütçesine yük olmaz. Bu dönem içinde anne sütü yavaş yavaş azaltılarak kesilebilir. Fakat yeteri kadar ek gıda almak koşulu ile anne sütüne iki yaşına kadar devam etmek en iyisidir.
Bu yaştaki bir çocukta en çok görülen sorunlardan biri sadece sulu gıdaları yemeleri. Bu durum bazen 2-3 yaşına kadar devam edebilir. Katı sert gıdaların yeteri kadar çiğnenmemesi, kemirilmemesi diş gelişimini de büyük ölçüde bozarak çürüklere ve şekil bozukluklarına (ortodontik bozukluklara) yol açıyor.
Bir yaşından sonra beslenme
Bir yaşından sonra çocuklar kural olarak aileleri ile birlikte üç öğün yemek yerler. Ayrıca istenirse kuşluk ve ikindi vakitlerinde meyve, şekersiz (!) yoğurt, kefir, peynir gibi yiyecekler verilebilir.
Süt çocuklarına hızlı emilen şeker içeriği yüksek gıdaların (ekmek, bisküvi, un, nişasta, pasta, şeker, pekmez, bal, kola, gazoz, meyve suları) verilmesi insülin direncinin erken yaşta olmasına yol açıyor. Bu nedenle şeker, un, nişasta ve bunlardan yapılan gıdaların çok azaltılması gerekiyor.
Son olarak hazır kaşık mamaları için ne diyorsunuz?
Bunların hiç biri annelerin evlerinde yaptığı sebze mamalardan daha iyi değil. Bence yarı değerinde bile değil. Birisi o gün hazırlanmış, diğeri birkaç ay önce. İçindekiler için tamamen doğal diyorlar. Ama nasılsa bu mamalar aylarca bozulmadan raflarda kalabiliyor!
Mama firmaları medyaya öyle reklamlar veriyorlar ki, sanırsınız ki bunlar mucizevi gıdalar. Bu reklamları gören, duyan, bunları kullanmadıkları için anneler suçluluk duygusuna kapılıyorlar,
Bir de çocuk hekimleri (hepsi değil tabii) teşvik edince bebeklerine kendi hazırladıklarını değil, bu mamaları veriyorlar. Bu arada bütçeleri de sarsılıyor, doğal olarak.
Tablo 2. Süt Çocuğu Beslenmesinin Evreleri
0-6 ay: Emme dönemi® Sıvı gıdalar (İnsan sütü, modifiye hayvan sütü, kutu mamalar)
6-9 ay: Geçiş (kaşıkla beslenme) dönemi ®Unlu çorbalar (tarhana), sebze püresi (az tuzlu), yoğurt, meyve püresi, et, balık, sakatat, tavuk, yoğurt, yumurta, peynir, 9-12 ay: Modifiye erişkin (çiğneme) dönemi ® Baklagiller, ev yemekleri, meyve (küçük parçalar) |
KAYNAKLAR
- Aydın A, Haktan M. 99 Soruda Çocuk beslenmesi. İstanbul Çocuk Vakfı Yayınları,1993.
- Aydın A. Yapay beslenme ve ek gıdalar. İçinde: Sever L, Gür E (Editörler). Sağlam Çocuk İzlemi, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi no:35, Deomed Medikal Yayıncılık, İstanbul, 2003: 79-84
- Aydın A. Vitamin ve mineraller. İçinde: Sever L, Gür E (Editörler). Sağlam Çocuk İzlemi, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi no:35, Deomed Medikal Yayıncılık, İstanbul, 2003: 93-98