Bildiğiniz gibi otizm salgını artarak devam ediyor. Otizmin biyomedikal tedavisinde beslenmenin çok büyük önemi var. Otizmli hastaların nerdeyse tamamının sindirim ve emilim fonksiyonları ağır metal, serbest radikaller, diğer toksinler ve bunların yan ürünlerine bağlı olarak bozulmuştur. Bu bağlamda glüten (buğday proteini), kazein (süt proteini) de bağırsakta yeteri kadar sindirilmeden kan geçmekte ve otistik çocuklarda morfin etkisi yapmaktadır. Bu morfin etkisi nerdeyse bütün otizmli çocuklarda görülen göz teması kaybı ve öğrenme becerisinde azalma, hiperaktivite, stereotipik hareketler, ağrıyı iyi hissedememe ve self-mütilasyon (kendine zarar verme) gibi belirtilerin oluşumunda büyük pay sahibidirler. Bültenimizin bu sayısında editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın glütensiz-kazeinsiz diyetin otistik çocuklardaki faydalarını inceliyor.
Normalde glüten (buğday proteini), kazein (süt pıhtısı, peynir, yoğurdun susuz bölümü), soyadan ve diğer yiyeceklerden sağlanan proteinler bağırsakta mide asiti (hidroklorik asit) ve enzimler (proteazlar) ile sindirilerek proteinlerin en küçük birimleri (tuğlaları) olan amino asitlere parçalanırlar.
Otizmli hastaların nerdeyse tamamının sindirim ve emilim fonksiyonları ağır metal, serbest radikaller, diğer toksinler ve bunların yan ürünlerine bağlı olarak bozulmuştur. Bu nedenle birçok otistik çocukta, bu proteinler tek tek aminoasitlere ayrışacağına peptit denilen birden çok amino asiten oluşan kümeler halinde kalır.
Bu gıdaların sindirilmemiş protein parçaları kana geçtiklerinde morfin etkisi gösterirler (ekzorfin) (1,2). Normalde vücutta az miktarda üretilen serbest morfin (endorfin= iç morfin) miktarı çok azdır. Yüksek miktardaki ekzorfinler bağışıklık sistemi ve beyinin işleyiş tarzını bozarlar. Birçok otizmli çocuğun acıya duyarsız olmasının olası nedeni bu morfin bileşikleridir.
Bu dış morfin bileşikleri (ekzorfin) nerdeyse bütün otizmli çocuklarda görülen göz teması kaybı ve öğrenme becerisinde azalma, hiperaktivite, stereotipik hareketler ve self-mütilasyon (kendine zarar verme) gibi belirtilerin oluşumunda büyük pay sahibidirler. Nitekim otizmli bireylerin %95’inin idrarlarında bu bahsedilen opioid benzeri polipeptidler fazla miktarda atılırlar (3,4).
Sindirilmemiş süt kazeinine karşı oluşan beta-kazomorfin-7 ve buğday, çavdar proteini olan glütene karşı oluşan glutenomorfin-7’dir. Opioidler insanda davranış değişikliklerine yol açan maddelerdir. Örneğin morfin bir opioid türevidir. Opioid proteinleri, beyinde ve bağırsaklarda reseptörlere bağlanarak davranış değişiklikleri, kabızlık, şişkinlik ve ishale sebep olurlar. Özetle otizmi minyatür çaplı bir morfin zehirlenmesi olarak kabul edebiliriz. Otizmli çocukların ağrıya karşı dirençli olmasının en olası nedeni budur.
Diyet ile bu morfinlerin kan düzeyi azalmakta ve klinik bulgular da aynı oranda hafiflemektedir. Otizmli hastaların üçte iki kadarı kazeinsiz-glütensiz diyetten belirgin bir fayda görmektedir.
Diyetin uygulanması
Otistik çocukların tedavisinde ilk yapılması gereken şey kazeinsiz-glütensiz bir diyettir. Bu çocukların en az üçte ikisinde kazeinsiz-glütensiz diyet etkilidir. Glütene (unlu gıdalar) ya da kazeine (süt ve sütten yapılan gıdalar) aşırı düşkün ve ağrı eşiği yüksek olan çocuklarda bu oran daha da yüksektir. Glütene ya da kazeine aşırı düşkün olmayan ve ağrı eşiği düşük çocuklar ise diyetten az etkilenirler ya da hiç etkilenmezler.
Otizmli bireylerin birçoğunda glütenli (buğday unundan yapılmış) ve/veya kazeinli (sütten yapılmış) gıdalara aşırı bir düşkünlük vardır. Sindirilmeden kana geçen kazeinomorfin ve glütenomorfin bileşikleri küçük çapta bir morfin bağımlılığına yol açabilir.
Tereyağı, kaymak yenilebilir. Klasik usulle yapılmış yoğurt suyu ve kefir fazla kazein içermez. İçerdiği kazein ise büyük ölçüde probiyotiklerin ürettikleri enzimlerle parçalanmıştır.
İnek ve koyun sütünde sütünde A1 tipi kazein vardır ve bu kazein kazomorfine dönüşür. Oysa insan, at, deve ve keçi sütünde A2 tipi kazein vardır ve böyle bir dönüşüm daha az olmamaktadır.
İnek ve koyun sütü ve ürünleri (yoğurt, peynir vb.) tüketilmemelidir. Keçi sütü, at sütü, deve sütü ve ürünleri(yoğurt, peynir, kefir) ise daha az sorun oluşturur.
Hangi gıda maddesine entolerans olduğunu IgG4 tipi gıda alerji testleri (ImmuPro, York, Cambridge vb.) ile anlamak mümkündür.
Kısmen parçalanan glüten ve kazeini metilasyona zarar verdiğini saptanmıştır. Metilasyon işlemi ise toksinlerin vücuttan atılımında çok önemli bir rol oynar. Metilasyon aynı zamanda nörotransmitterlerin (sinir ileticilerinin) olması gereken seviyesini sağlar. Mesela hiperaktivite-dikkat dağınıklığı ve otimi olan hastalarda görülen dopamin seviyesini yükselme kazeinsiz-glütensiz diyetle azaltılabilir. Bu yüzden hastalara katı bir glütensiz-kazeinsiz diyet öneriyoruz. Deneme amaçlı 3 hafta süt içermeyen, 3 ay da glüten içermeyen gıda beslenmesini devreye sokabilirsiniz.
Diyetle beraber bazı istenmeyen yan etkiler de görülebilir (yoksunluk sendromu). Bu durum bir alkol ya da uyuşturucu bağımlısının gösterdiği durumla aynıdır. Glüten içermeyen gıdaları ve süt ürünlerini kestiğinizde görebileceğiniz geçici, istenmeyen başlıca belirtiler uykusuzluk, kızgınlık, aşırı endişe, yorgunluk, gece ve gündüz terlemeleri, aşırı hareketlilik, kabızlık ya da ishal, mide sorunları, algılamada bozukluklar, otistik ve hiperaktivite davranışlarına geri dönüşlerdir. Bu belirtiler genelde 48 saat içinde azalarak kaybolur. Daha sonra çocukların ağrı eşiği düşmeye, algılamaları artmaya başlar.
Glütensiz diyeti uygulamak zordur. Çünkü unlu mamuller dışında birçok hazır gıda içinde gizli bir şekilde bulunur. Otizmli bireyler glüten içeren buğday, çavdar ve yulaf gibi tahıllar ve bunlardan yapılan mamuller (ekmek, kek, kurabiye, bulgur, makarna, erişte, şehriye, tarhana, un çorbaları) tüketilmemelidir.
Mısır, karabuğday, pirinç ve glütensiz undan yapılan mamuller ise serbesttir. Genetiği değiştirilmiş mısır yenmemelidir.
Fakat pirinç, glütensiz un ve mısır da aşırı tüketilmemelidir; bu yiyecekler hızlı emilen şeker miktarları yüksek olduğu için insülin direncini arttırarak çağımızın gizli vebası denilen metabolik sendroma sebep olurlar; ayrıca mantarların üremesini de artırırlar.
İstanbul Halk Ekmek çok ucuz fiyata glütensiz ekmek, un ve kurabiye satmaktadır. Ayrıca Sinangil®’in de glütensiz unu vardır. Ayrıca büyük marketlerde yurt dışından ithal edilen makarna ve şehriye gibi glütensiz ürünler de mevcuttur. Glütensiz ürünlerin süt içermemesine dikkat edilmelidir.
Son yıllara yapılan özel laktobasilus türlerinin seçilip uzun süreli fermantasyona bırakılmasıyla elde edilen buğday unu ve psödo tahıl (tahıl benzeri) unlarıyla yapılan unlu mamullerde (ekşi hamur ekmeği) gliadinin tamamen parçalandığı, daha az zararlı olan glüteninin %80 azaldığı bulunmuştur (5-7). Bu durum da bu tip fermantasyonun çölyak hastalarında ya da otizm gibi glüten hassasiyeti olan hastalarda buğday proteinini zararsız hale getirilebilme potansiyeli taşıdığını gösterir.
Süt, buğday, yulaf, çavdar ve soya gibi gıdaların diyetten çıkarılmasının hiçbir zararı (kalsiyum, vitamin, mineral eksikliği) olmadığı gibi bir yığın yararı da vardır.
Keçi sütü inek sütü kıyaslaması
Keçi sütü kazein açısından inek ya da sütünden birçok unsurları açısından farklıdır;
1) İnsan sütünün tümü hidrolizedir (sindirilmiştir). Keçi sütünde bu oran %98 iken, inek sütünde daha düşüktür (%76-90). Hidrolize kazeine karşı kazomorfin molekülleri oluşma olasılığı daha düşüktür.
2) Keçi sütü anne sütü gibi kazein-2 ağırlıklıdır. Halbuki inek sütü kazein-1 ağırlıklıdır. Otizm, diyabet ve çeşitli alerjik hastalıklar kazein-1 ile ilişkilidir.
3) Keçi sütünün kısa zincirli yağ asitleri ve gliserolü inek sütünkinden daha fazladır. Bu özellikler çocuk beslenmesi acısından çok önemlidir.
4) Keçi sütü anne sütü gibi alkali niteliktedir. İnek sütü asit niteliktedir. Özgür dolasan ineklerin sütleri nispeten nötrdür. Otlakta beslenmemiş ineklerden elde edilen, hele de pastörize ve homojenize sütler potasyum ve magnezyum gibi alkali yapıcı mineralleri kaybettiği için daha asidik olur. Asit süt bakteri, mantar ve virüslerin üremesini artırdığı gibi osteoporoz eğilimini de artırır.
5) Günümüzde tüketilen sütün %90’indan fazlası inek sütüdür. Koyun ve keçi sütleri endüstriyel olmadığı için daha az üretilir. Keçi koyundan da farklıdır. Çok dik yerlere çıkar ve en körpe otları ve filizleri yer. Bu nedenle vitamin ve mineral acısından diğer hayvan sütlerinden çok daha zengindir, dolayısıyla da daha sağlıklıdır.
Bu arada hayatin ilk yılı içinde inek sütünün önerilmemesi demir eksikliği ve alerji oluşturabilmesidir. Keçi sütünün folik asit eksikliği oluşturduğuna ait söylemler ise fazla abartılıdır. Çünkü keçi sütunun folik asit içeriği insan sütündekinden pek de farklı değildir. Keçi sütünün daha çok kullanıldığı yörelerde, daha çok kansızlık olduğuna dair hiçbir yayın yoktur.
Keçi, deve, at sütü kullanılacaksa sürün süt şeklinde değil yoğurt, kefir, peynir gibi fermente şekillerinin tüketilmesidir. Çünkü fermente süt ürünlerinde kazeinin önemli bir bölümü hidrolize olur.
Glütensiz-kazeinsiz diyete nasıl başlanmalı?
Glüten ve kazein diyetten çıkartıldığında istenmeyen yoksunluk belirtileri olabileceğinde her iki diyete aynı anda başlanmaz. Biz önce kazeinsiz diyetten başlıyoruz. Keçi sütü daha az kazeinomorfin içerdiğinden önce keçi sütünden yapılmış, yoğurt, kefir ve peynir gibi fermente ürünleri veriyoruz. (Sütü, süt olarak hiçbir çocuğa önermiyoruz). 3-4 hafta içinde bu ürünleri yavaş yavaş azaltılarak kesiyoruz. Diyet genellikle üç-dört hafta içinde olumlu etkisini gösteriyor. Kazeinin vücuttan tam olarak temizlenmesi ise 1-2 yılı alıyor.
Glütensiz diyete daha az glüten içeren ekşi hamur ekmeği ile başlıyoruz. Bu arada yemeklere un konulacaksa glütensiz unu kullanıyoruz. 1-2 ay içinde ekşi hamur ekmeğini yavaş yavaş azaltılarak kesiyoruz ve tamamen glütensiz ekmeğe geçiyoruz. Diyetin olumlu etkileri birkaç ay içinde görülmeye başlıyor. Yoksunluk belirtileri kazeindeki kadar ağır olmuyor. Kandaki glüten moleküllerinin temizlenmesi de yaklaşık iki yıl kadar sürüyor.
Glütensiz-kazeinsiz diyet ne zaman kesilir?
İdeali iki yıldır. Ama en az bir yıl uygulanmalıdır. Önce kazeinsiz diyet bozulur. Ama bu sırada uykusuzluk, kızgınlık, aşırı endişe, yorgunluk, gece ve gündüz terlemeleri, aşırı hareketlilik, kabızlık, ya da ishal, sızlanan, mide sorunları, algılamada bozukluk gibi otistik davranışlarda geri dönüşler ortaya çıkarsa diyete yeniden başlanır ve birkaç ay sonra tekrar bir deneme yapılır. Daha sonra da aynı şekilde glütensiz diyet bozulur.
KAYNAKLAR
- Erickson CA, Stigler KA, CorkinsMR, Posey DJ, FitzgeraldJ F, McDougle CJ. Gastrointestinal factors in autistic disorder: a critical review. J Autism Dev Disord. 2005;35(6):713–727
- Finegold SM, Molitoris D, YuliSong Y et al. Gastrointestinal microflora studies in late-onset autism. Clin Infect Dis. 2002;35 (Suppl 1):S6-S16.
- Paroli E. Opioid peptides from food (the exorphins).World Rev Nutr Diet. 1988;55:58-97.
- Grecksch G, Schweigert C, Matthies H. Evidence for analgesic activity of beta-casomorphin in rats. Neurosci Lett. 1981;27(3):325-8.
- DiCagno R, De Angelis M, Auricchio S et al. Sourdough bread made from wheat and nontoxic flours and started with selected lactobacilli is tolerated in celiac sprue patients. Appl Environ Microbiol. 2004;70:1088–109 6
- Rizzello CG, De Angelis M, DiCagno R, et al. Highly efficient gluten degradation by lactobacilli and fungal proteases during food processing: new perspectives for celiac disease. Appl Environ Microbiol. 2007;73:4499–4507
- Greco L, Gobbetti M, Auricchio R et al. Safety for patients with celiac disease of baked goods made of wheat flour hydrolyzed during food processing. Clin Gastroenterol Hepatol. 2011;9(1):24-9.