Dünya genelinde şimdiye kadar 85.000 değişik cins sentetik madde üretilmiş ve yine her yıl 1.000 adedin üstünde yeni sentetik madde de mevcutlara ilave oluyor.
Bu maddelerin çoğu zararlı olup başta kanser ve nöropsikiatrik hastalıklar olmak üzere birçok hastalıklara neden olmaktadır. Bültenimizin bu sayısında
Kimya Mühendisi Mennan Aysan Kuzanlı konu ile ilgili görüşlerine yer vereceğiz.
Bu yazı yazarın ‘Kansere Çare Var’ çok yazarlı kitabının içindeki yazısından özetlenerek. alınmıştır. Hayy Kitap’tan çıkan bu kitabın yazarları arasında editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın da bulunmaktadır.
Zehirli Kimyasalları Vücudunuza Almayın!
Sanırım başınızdan bir prostat kanseri geçti. Hikâyenizi dinleyebilir miyiz?
Yaşanmış hikâyeler her zaman bir derstir. Anlatacağım hikâyeden de dinleyen ve anlayanlar ders çıkarabilir. Ben 40 yaşıma kadar gerekli olan hiçbir ‘check up’ testine gitmedim. Keşke gitseydim, çünkü gecikmeli de olsa her yıl rutine koymaya muvaffak olduğum yıllık testlerin birinde genç doktorum, biz erkeklerin nefret ettiği işlemlerden sonra prostatımda anomali tespit etti. Bulduğu anomaliyi kontrol ettirmem için bir ürolog meslektaşına gitmemi söyledi.
Sonraki süreç o zamana kadar yaşamadığım bambaşka bir duygu atmosferi içinde süratle geçti. Çeşitli muayeneler, testler vesaireler sonucunda sevgili doktor arkadaşlar prostat kanseri olduğumu lisanı münasiple bildirdiler. Söylemeliyim ki, bana en kötü haberi veren de, anlattıkları vakalarla yaşama ümidimi canlı tutan da onlar oldu.
Sanırım yapamadığımız şeylerden birisi kendimizle hesaplaşmak… Bunun için kısa da olsa insanın tüm gailelerden uzaklaşması gerekiyor. İşte ben bu fırsatı kendime tanımayı ve aklımdan hiç çıkmayan (sanırım herkese oluyor) “NEDEN BEN?” sorusunun cevabını bulabilmek için kendimle hesaplaşmayı denedim.
Geriye, ta çocukluğumdan başlayarak nelerin yanlış olduğuna baktım.
Gördüm ki yanlışlar, doğrulardan daha fazla (tabii bugünkü görüş ve tecrübelerime göre). Şimdi beni ilgilendiren bu yanlışların bazı detaylarını sizinle paylaşmak istiyorum.
Çocukluğum ve bir bölüm gençliğim gayet güzel geçti, sıkıntısız, az stresli bir ailem vardı. Yoğun egzoz gazlarından uzak, açık ve temiz havada oynadım, spor yaptım. Fast food yiyecekler yoktu, dışarıda yemek yemezdik, giysilerimizde sentetik maddeler yoktu ve genelde pamuk ve yündü. Arada bir atılan ve havalandırılan yatak ve yorganlarımız da pamuklu veya yünlü idi.
Plastikler henüz çok azdı ve evde gerek yemek gerek muhafaza kapları kalaylı kaplardı, hatta babamın su tası gümüş idi, telli telefon, buzdolabı (daha sonra) ve telli radyo dışında elektrikli cihaz kullanmadık. Hafta sonrası dinlenmek için pikniğe gidilir ve açık havada vakit geçirilirdi, manavdan babamın aldığı meyve ve sebzeleri annem maharetli elleri ile bizim için hazırlardı.
Televizyon çok sonra geldi, bugün insanların şehirden kaçarak yaşamak istedikleri yaşamın çok daha doğalını Ankara da şehrin göbeğinde yaşıyorduk. Daha sonra İstanbul’da üniversite yılları başladı, süreç gene sağlıklı ve oldukça iyi idi. İşte bu noktada aşırı spor yapmama rağmen nikotin içeren sigara denilen musibetle tanıştım ve bu kötü beraberlik 40-45 yıl sürdü.
İTÜ’de Kimya Mühendisliği’nde okuyordum, sanayi tesislerinde mecburi stajlar yapıyor ve kimyasallarla tanışıyordum ve tabii zehirlenmeye de başlamıştım. Bir stajımı Almanya’nın en büyük kimya tesisinin boyar maddeler üreten bölümünde yaptım, son derece zehirli ve kanserojen olan bu kimyasallar tabii benimle birlikte çalışan Alman arkadaşları da etkilemiştir. Daha sonra profesyonel olarak Türkiye’nin önemli kimya kuruluşlarında üretim kademelerinde yer aldım.
Bunlardan en önemlisi Almanya’da çalıştığım fabrikanın Türkiye’de bulunan ve tarım ilaçları üreten iştirakiydi. Burada 5-6 yıl süreyle yoğun şekilde böcek ve mantar ilaçlarının en güçlülerine yoğun şekilde ve önlemsiz olarak maruz kaldım.
Şimdi düşünüyorum da acaba orada benden daha yoğun olarak kimyasallar ile çalışan işçi arkadaşlar nasıllar? Ne haldeler? Sonrasında zehirli kimyasallarla birliktelik 10-15 yıl daha devam etti. Çalıştığım yerlerden birisi de ham deri işleme tesisi idi, orada beraber yaşadığımız çok zehirli kimyasalları da burada yâd etmeden geçemeyeceğim.
Sizin anlayacağınız hikâye uzun ama özel hayatımı da daha fazla deşifre etmeyeyim. Sizi, kitabın bana ayrılan bölümünde kaleme aldığım bu kimyasallar ile ilgili riskleri okumaya davet ediyorum.
Sonuçta yetenekli ve konusunda uzman doktor arkadaşlarımın yardımıyla bu prostat kanseri belasından başarılı bir operasyonla kurtuldum, tetkikler herhangi bir sıçrama olmadığını gösterdi, düzenli olarak yaptırdığım testlerde de Allah’a çok şükür bir sorun yok.
Söylemek ve vermek istediğim mesaj şu: Bakınız ben bir doktor babanın oğluyum, birinci derece akrabalarım arasında en az 4 doktor var ve hemen herkes yüksek tahsilli, çevrem her meslekten başarılı olmuş insanlarla dolu, ülkemizin nadide eğitim kurumlarında eğitim aldım, çok önemli firmalarda üst düzey görevler aldım. Buna rağmen prostat kanseri hastalığına yakalandığımı öğrenene kadar kimyasalların neler yapabileceklerine karşın aklı başında hiçbir tedbir almayı denemedim bile.
Peki, sormazlar mı adama neden diye? Sorarlar tabii, işte cevabım:
Eğitim ailede anne babadan başlamalı, ilkokuldan itibaren üniversiteyi bitirene kadar zorunlu ders olarak okutulmalı ve insanlar Allah’ın mukaddes olarak bizlere emanet ettiği canı korumayı, sağlıklı yaşamayı öğrenmeli ve uygulamalı.
Bu şekilde yetişen nesiller gerek ürettikleri işlerde gerek kişisel yaşamlarında, gerekse çevre konusunda bilinçlenerek tüm memleketimiz ve dünyaya yararlı olma fırsatına erişeceklerdir.
Hocam aslında en güzel cevabı da yazdığınız Nasıl Zehirleniyoruz, Nasıl Korunuruz? kitabıyla verdiniz. Bu kitapta verdiğiniz bilgiler hayati önem taşıyor. Kimyasal maddeler hem endüstrinin ve ekonominin can damarı hem de insanoğlunun baş düşmanı. Bu nasıl bir çelişki? İnsanlar göz göre göre, kendi kendini mi zehirliyor?
Allah’ın yarattığı vücudumuz, insanlar tarafından üretilmiş kimyasal maddelere direnç gösterecek şekilde tasarlanmamış ve yaratılmamıştır. Bu sebepten, kullanmak veya tüketmekte olduğumuz doğal olmayan ve insan yapımı her tür maddeye karşı dikkatli olmalıyız.
Kimyasal maddeler, çok geniş bir yelpazede yüz binlerce maddeyi içeriyor ve insan vücudundaki birikimleri de isimlerini sayamayacağımız kadar çok hastalık ve soruna neden oluyor. Biz burada sadece ‘kanser’ oluşumuna sebep olanları incelemeye gayret edeceğiz.
Dünya genelinde şimdiye kadar 85.000 değişik cins sentetik madde üretilmiş ve yine her yıl 1.000 adedin üstünde yeni sentetik madde de mevcutlara ilave oluyor. İnsanların icadı olan bu kimyasal ürünlerin bir kısmı güvenli olmakla beraber, büyük bir kısmı güvenlik testleri yapılmadan pazara veriliyor.
İstatistiklere göre, sadece ABD’de 2001 yılında 400 milyon ton kimyasal üretilmiştir. Diğer taraftan EPA (Envorimental Protection Agency), 50.000 değişik kimyasalın %82’sinin insan sağlığı için toksik ve bunlardan bazılarının da kanserojen olabileceğini açıklamıştır.
ABD Ulusal Araştırma Birliği de, ülkede kullanılan böcek ilaçlarının (pestisit) sadece %10’unun insan sağlığına zararlı olup olmadığı konusunda testlere tabi tutulduğunu, bu oranın medikal ilaçlarda da sadece %18 olduğunu bildirmiştir. ABD’de durum bu ise daha az gelişmiş ülkelerdeki durumun ne olabileceğini tahmin etmek pek istemiyorum.
Çeşitli yollardan vücudumuza aldığımız kimyasallar genellikle uzun vadede etki gösteriyor, ancak bu süreçte hangi hasarlara sebep olabileceği bilim adamlarınca da günümüzde yeteri kadar bilinmiyor.
Bu bağlamda suyun, havanın, gıda maddelerinin, temizlik ve kozmetik ürünlerinin, hatta giydiğimiz kıyafetlerin içinde bulunabilecek toksik (sentetik) kimyasallar ile vücudumuzdaki (doğal) kimyasalların birleşmesinin ne gibi olayları tetikleneceğini henüz net bir şekilde bilemiyoruz.
Sık sık hastalanıyorsanız, dikkat edin eviniz yoğun biçimde toksiktir! Aynı şekilde sıklıkla aşırı stres problemi yaşıyorsanız, sizin toksik olma durumunuz yüksek safhadadır.
Bazı kişiler daha dayanıklı olabilirler yani biraz daha uzun süre dayanabilirler, ancak sonuçta toksik kimyasallar aksatmadan görevini yapacak ve bundan evvel başkaları tarafından defalarca tekrarlanmış olan “Ahh, keşke bilseydim bu hatayı yapmazdım” lafını bir kez de siz tekrar etmiş olacaksınız.
“Bana bir şey olmaz”, “Bir şey değil, şimdi geçer”, “Hasta değilim ki, neden endişeleneyim?” laflarını sık sık duyarız. Ne kadar genç, sağlıklı, sportif, kötü alışkanlıklardan uzak olursanız olun, yapılacak en iyi şey yapay ve kimyasal içerikli ürünlerden uzak durmaktır.
Peki, özellikle kanserden korunmak için uzak durmamız gereken kimyasallar ve bunları içeren ürünler hangileri?
Uluslararası Çevre Çalışma Grubu’nun (Enviromental Working Group of Commonwealth) bir çalışmasında insan vücudunda aşağıda yer alan maddeleri de kapsayan 167 değişik kimyasal toksik maddeye rastlanmıştır. Bunlardan 76’sı kanserojen, 94’ü beyin ve sinir sistemi için toksik, 79’u da sakat doğum ve anormal gelişime sebep olacak nitelikte kimyasal toksik maddelerdir.
Vücudumuzda biriken bazı kimyasal toksik maddeleri şöyle sıralayabiliriz:
Dioksin’ler ve furan bileşikleri: PVC üretiminde kullanılan, endüstriyel beyazlatma yan ürünleri olup, insan vücudunda endokrin sistemin hasarına ve kansere neden olabilir.
Fitalat: Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinde bulunabilen plastizer maddeler olup, prematüre bebek oluşumuna ve kadın üreme organlarında sorunlara sebep olabilir.
Uçucu organik kimyasallar: Ksilol ve etil benzen içeren benzin ve endüstriyel çözücüler olup, sinir sistemi için toksik etkileri vardır ve kanserojendirler.
Ağır metaller: Boyalardaki kurşun, konserve kutularındaki cıva, kirlenmiş sulardaki arsenik, boyalı pişirme kaplarındaki kadmiyum gibi maddeler olup, hafıza kaybı, gelişme gecikmesi, hareket gecikmesi ve kansere sebep olabilirler.
PCB’ler: Endüstriyel yalıtım ve yağlayıcı maddeleri olup, kanser ve sinir sistemi hastalıklarına neden olabilirler.
Organik fosfat esaslı ve klor içeren böcek ilaçları: Artıkları gıda maddeleri üzerinde bulunurlar. Toksik olup, sinir sistemini etkilerler ve bazıları kanserojendirler.
Halojen bileşikleri: Bu grubun kimyasalları, flor, klor, iyot ve brom ile bunlardan üreyen kompleks yapıya sahip bileşiklerdir. Benzin, diş macunu, boya, dezenfektan ve temizlik ürünleri, böcek ilaçları, su dezenfekte ediciler (klor) ve hastalıkları tedavide kullanılan ilaçlar (ilaçların bazılarında klor vardır) halojen içeren ürünlerdir. Halojenler nedeniyle kansızlık, hormonal hasar, beyin hasarı, enerji düşüklüğü, hiperaktivite, şişmanlama veya zayıflama, kalp aritmisi, bağışıklık sistemi zayıflığı ve kanser gibi sağlık problemleri ortaya çıkabilir.
Plastik grubu: Bu grupta en zararlı olanı PVC’dir. Çevreye dioksin yayabilir. Dioksin, meme, prostat ve bağışıklık sistemi kanserleri, hormonal dengesizlik, kalple ilgili sorunlar ve obezite gibi hastalıkların sebeplerinden kabul edilmektedir.
Plastik grubunda yer alan, dioksin ve diğer plastik yapıcı maddeleri içerebilen, günlük kullanım sonucunda kimyasal etkilerine maruz kaldığımız ürünler şunlardır:
- Su boruları
- Plastik şişeler
- Sentetik lastik ve plastikten mamul ürünler
- Suni deri
- Su ve yağ esaslı boyalar
- Karton kaplamaları
- Su geçirmez kaplamalar
- Makine halısı sırtı
- Yapıştırıcılar ve zamklar
- Deterjanlar
- Petrolden üretilen temizlik maddeleri
- Sanayi temizlik maddeleri
- Ev haşere ilaçları
- Haşere kovucu ilaçlar
- Parfüm, şampuan, saç ürünleri, tırnak cilaları vb kozmetik ürünler
- Metal ve alüminyum kutu kaplamaları
- Plastik kap içinde veya plastik örtü ile örtülmüş gıda maddeleri
ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) araştırmasında 100 kişilik insan grubunun vücutlarında bulunan bir bölümü kanserojen olan toksik maddelerin oranı Tablo-1’deki gibidir.
Tablo-1: 100 kişilik insan grubunun vücutlarında bulunan bir bölümü kanserojen olan toksik maddelerin oranı
Madde | Alınan kaynak |
% (100 kişide) |
Heptaklor
Butilbenzyilfitalat Kloroform PCB Toluen DDE Benzen Diklorobenzen Dioksin Sitiren Ksilen |
Karınca kovar
Plastikler İçme suyu Hava, su ve gıda maddeleri Benzin Böcek ilacı Benzin Güve ilacı, oda kokuları Yabancı ot ilacı, egzoz dumanı, tahnitlenmiş ağaç Atık plastik köpük kaplar, halı arkaları Benzin ve boyalar |
67 69 76 83 91 93 98 100 100 100 100 |
Kaynak: http://www.ewg.org/reports/body/burden/es.php
Saydığınız bu ürünler, neredeyse hepimizi kendilerine tutsak etmiş! Yani farkında olmadan hayatımızın vazgeçilmezi olmuşlar. Bu durumda bu kimyasallara karşı acil önlem paketi olarak ne önerirsiniz?
Her şeye rağmen kötümser gibi görünen bu manzaradan çıkış zor değildir. Toplum bilincini oluşturarak, yeterli derecede bilgilenerek, kullandığımızı, giydiğimizi, yediğimizi, içtiğimizi bilinçli seçerek, biraz dikkat ve sabır göstererek bunu başarabiliriz. Kimyasalların vereceği zararlara veya risklere ‘akut’ (ani oluşan) ve ‘kronik’ (zaman içinde oluşan) zararlar olarak iki temel bölümde bakabiliriz.
Kronik zararlar, uzun dönemde ortaya çıkan, tedavisi son derece zor ve bazen imkânsız olan zararlar olarak tanımlanırlar. Yaşadığımız devirde bu riskleri tam anlamıyla ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak bununla beraber şöyle önlemler alabilir ve olası riskleri minimize edebiliriz:
Kimyasal bir ürünü satın almadan önce kendimize şu soruları sorabiliriz:
-Bu ürüne hakikaten ihtiyacım var mı?
– Alacağım ürünün güvenlik önlemleri alınmış mı?
– Daha güvenlisi var mı?
– Ürün içinde sağlığımızı riske sokabilecek, kansere sebep olabilen kimyasal var mı?
– Evde güvenli bir şekilde depolayabilir miyim?
Aldığımız ürünü kullanırken de şu önerileri uygulamaya gayret edebiliriz:
Sentetik kimyasal içerikli ürünleri, yiyecek ve içeceklerin yanına depolamayalım. Kullanmadan önce ambalaj üzerindeki uyarıları okuyalım ve tehlikeleri bertaraf edelim. Ürünü kendi ambalajında muhafaza edelim. Bu tür ürünlerle çalışırken yemek yemeyelim, sıvı içecekler içmeyelim, sigara kullanmayalım. Ayrıca özellikle bir ürünü başka bir ürünle karıştırmayalım, tehlikeli karışımlar ortaya çıkabilir.
Risk taşıyan ürünleri sadece zaruri ihtiyaç halinde kullanalım. Kullanma sırasında ortamı iyi havalandıralım. Kullandıktan sonra ambalajın kapağını iyice kapayıp, ortalığı temizleyelim. Güvenliğimiz için gözlük, eldiven, gaz maskesi, şapka, ilave havalandırma vb kullanabiliriz. Hamile kadınlar mümkünse toksik maddelerle temas etmemeye özen göstersin.
Diğer temel ve basit önlemler:
Çevresel ilaçlama zamanlarında, su depoları veya sebze-meyvelerin yetiştiği tarlaların ilaçlanması ya da şehir içi ve okulların haşereye karşı ilaçlanmaları konularında dikkatli davranmak. Bu tür ortamlarda ilaçlı havayı solumaktan, suyu içmekten ve o su ile yıkanmaktan, meyve-sebzeyi yemekten sakınmak!
Evde veya iş yerinde, böcek ilacı, oda parfümü, sentetik kokulu mum vb ürünleri mümkünse az kullanmak veya hiç kullanmamak. Kanserojen katkı maddeleri ihtiva eden sıvı sabun, şampuan, losyon vb kozmetik ürünlerin kullanımından mümkün olduğunca kaçınmak!
Tıbbi olarak, gereksiz yere ilaç kullanmamak. Zorunlu hallerde ilaç kullanırken de prospektüsünü okuyup, uyarılara, yan etkilere ve içindeki maddelere karşı dikkatli olmak.
Hamile kadınlar toksik maddelerle temas etmesin dediniz. Anne karnındaki bebeklerin riski daha mı fazla?
Yetişkinlere göre ölçüleri küçük, vücut ağırlıkları az ve metabolizmaları daha hızlı olduğu için çocuklar, bebekler ve özellikle de ceninler kanserojenik ve toksik etkilere çok daha fazla açıktırlar.
Yapılan bir araştırmaya göre ABD’de her yıl 15 yaşın altındaki 9.000 çocuk kansere yakalanmakta ve bu çocukların 1.500’ü ölmektedir. Teşhislerin %80’inde, hastalığın vücudun diğer yerlerine de yayılmış olduğu görülmektedir. Ancak ne yazık ki, anne-babalar çocuklarının hayat alanlarına nüfuz etmiş olan çeşitli kanser yapıcı etkiler hakkında bilgi sahibi değiller ya da uyarılara karşı duyarsızlar.
Örneğin, çocukların içtikleri su, kullandıkları eşya ve oyuncaklardaki toksik kimyasallar neler? İlaçların prospektüsünde hangi uyarılar yer alıyor? Fast food yiyeceklerin riski ne? Bu ve benzeri soruların sorgulanmaması sebebiyle de anne-babalar, maruz kaldıkları tehlikelerden korunmaları için ne yapmaları gerektiği konusunda maalesef çocuklarını uyaramıyorlar. Hatta bu tür ürünleri kendileri bile teşvik edebiliyorlar. İşte bu sebeple toplumumuz, korku salmayan ancak eğlenceli bir biçimde tehlikeyi anlatan, ulusal boyutta eğitici TV programları ile bilgilendirilmelidir.
Hangi kimyasallar hangi kanser için risk oluşturuyor? Bununla ilgili bir bilgi var mı?
- Toksik kimyasalların başlıca gruplarını şöyle sıralayabiliriz:
- Her gruptan böcek ilaçları
- Toksik ağır metaller
- Solventler
- Bazı plastikler
- Her gün yiyerek veya başka şekilde tükettiğimiz ve kullandığımız insan yapımı ürünlerde bulunan kimyasallar
- Hayvansal ve bitkisel ürünlerde yoğunlaşan sentetik hormon ve steroidler
Bu konuda kontrol mekanizması, ne yazık ki, fevkalade yavaş çalışıyor. Örneğin¸ 1990’lı yıllarda ABD’de üretilen ve ticari amaç için kullanılan 60.000’den fazla kimyasal maddeden sadece ve sadece 300 civarındaki küçük bir bölümü kanser testinden geçirilebilmiştir. Test sonucunda ise bunların yarısından fazlasında kanserojen maddelere rastlanmıştır.
Hangi kimyasalların hangi kanserleri tetiklediği konusunda şunları söyleyebiliriz:
Prostat kanseri: Çoğu erkekte tam anlamıyla ortaya çıkmamakla beraber, 50 yaşın üstündeki erkeklerde %40, 80 yaşın üstündeki erkeklerde ise %70 oranında prostat kanseri oluşumu olduğu ve bu olgunun genellikle kimyasal toksik maddelerle tetiklenmesi halinde zararlı kansere dönüşebileceği belirtilmektedir. Prostat kanserinin tetikleyicileri arasında çevre kirleticiler, kadmiyum başta olmak üzere toksik metaller, sigara dumanı, her gruptan böcek ilaçları, egzoz gazlarını sayabiliriz.
Meme kanseri: Kadın kanser ölümlerinde ön sırayı alan meme kanseri, genetik kalıtım ve çevre kirlenmesine sebep olan kimyasal toksik maddelere bağlanmaktadır. Bu toksik maddelerden birisinin de östrojeni taklit eden ya da östrojen aktivitesinde değişikliklere yol açan maddelerden olan ve doğum kontrol haplarında bulunan ‘xenoestrogen’ olduğu ifade olunmaktadır.
Meme kanserine sebep olabilecek diğer kimyasallar ise şunlardır: Deterjanlar, organo-klorin içerikli (DDT, PCB, dieldrin, lindan) böcek ilaçları, plastikler (BPA, pet şişe vb), klor içeren kimyasallar, solventler, hormon amacıyla kullanılan sentetik estrogenler, doğum kontrol hapları, toksik metaller (kadmiyum, baryum, krom, lityum, kurşun asetat, tributylin, antimuan), organo-fosfat ve sentetik bazlı (pyrethroid) böcek ilaçları.
Bağışıklık sistemi kanserleri: Son zamanlarda yoğun olarak görülen kanser türlerinden kan kanseri, Hodgkins lenf kanseri, kemik iliği kanseri ve non-Hodgkins lenf kanseri gibi bağışıklık sistemi ile ilgili kanserleri tetiklediği ifade olunan kimyasalları şöyle sıralayabiliriz: Vinil klorür esaslı plastikler (PVC), oyuncak ve çocuk bakım eşyalarındaki fitalatlar, böcek ilaçları (karbamatlar, organo-klorinler, organo-fosfatlar, yabancı ot ilaçları (phenoxy-asit bazlı), yabancı ot ilaçları (2-4 dichlorophenoxyasetik asit grubu; dicamba, karbon-tetrachlorid ve atrazine grubu), mantar ilaçları (kaptan grubu), yoğun trafik nedeniyle oluşan hava kirlenmesi, saç boyaları, kozmetikler, nükleer enerji, tıbbi ilaçlar (romatoid artrit, HIV vb ilaçları), PCB ve dioksin gibi çevre kirleticiler, solventler.
Saydığınız bu kimyasallar yüzünden şu an risk altında olanlar ne yapmalı?
Kimyasalları, detoks yöntemleriyle vücudumuzdan atarak ve yeni toksik maddeleri de vücudumuza almayarak hem kanserden korunabilir hem de ilerlemesini engelleyebiliriz.
Maruz kalınan kanser oluşumunu tetikleyebilecek toksik maddeleri, bol miktarda içilecek alkali yapıdaki suyun da yardımıyla vücudumuzdan süpürüp atabiliriz. ‘Alkali su’ içmek ve alkali nitelikteki taze sebze ve meyve gibi canlı yiyeceklerle beslenmek, vücudumuzda hücre beslenmesi ve yenilenmesini sağlayarak hastalıklardan korunmamıza yardımcı olur.
A, C ve E vitaminlerinin, çinko ve selenyum gibi minerallerin kanser hücrelerini yok ettiği gibi yeni kanser oluşumlarını da engelleyebildiği; B ve D grubu vitaminlerin tümör oluşumunu engelleyen güçte olduğu; magnezyum ve omega-3 yağının kanser riskini ve metastaz (sıçrama) riskini azalttığı bilimsel birçok çalışmada vurgulanmaktadır.
Doğal ve çiğ yiyecekler, likopen ve üzüm çekirdeği gibi anti-kanser doğal bitki özleri, egzersiz gibi rahatlama teknikleri ve diğer tamamlayıcı tıp uygulamaları günümüzde kanserin önlenmesinde ve tedavisinde kullanılmaktadır.
Kozmetik ürünlerin de risk oluşturduğundan bahsettiniz. Kişisel bakım için kullandığımız malzemelerde hangi kimyasallar var? Bunlar bizi nasıl etkiliyor?
Cilde ve deriye uygulanan preparatlar, cildin geçirgen özelliği nedeniyle direkt olarak vücudumuza girer ve kılcal damarlar vasıtasıyla kan dolaşım sistemine geçebilirler. İçerdikleri maddeler toksik ve kanserojen ise bunları da bu vesileyle vücudumuza almış oluruz. Eğer derimiz ve cildimiz geçirgen olmasaydı tehlike bu kadar önemli olmazdı. Ancak cildimizce emilen kimyasalların içinde kanserojen ve nörotoksik maddeler, özellikle koku amaçlı katkılarda metilen klorid, toluen, metil etil keton, etilen glikol, benzil klorid gibi değişik toksik kimyasallar bulunabilir. Bu binlerce kimyasaldan %84’ünün, insan üzerindeki toksik etkileri test olunmamıştır.
Ürünlerin üzerindeki ‘natürel’ veya ‘%100 doğal’ ifadeleri, içindeki kokuların doğal olduğunu garanti etmez. Naturel veya doğal olarak pazarlanan kozmetik ürünlerinin çoğunda bulunan koku maddeleri sentetiktir.
Günümüzde, vücudumuzun en duyarlı, narin bölgelerinde kullandığımız ve uyguladığımız sabun, deodorant, parfüm, diş macunu, kolonya, krem vb gibi ürünlerin büyük çoğunluğu, üreticilerin dışında tarafsız ve güvenli bir kontrol mekanizması tarafından test edilmiyor. ABD’de bu işlerle görevli olan Food and Drug Administration’ın (FDA) tahminine göre, ülkedeki 5.000’den fazla kozmetik distribütörünün sadece %3’ü ürünler nedeniyle ortaya çıkan sorunları rapor etmektedir. ABD’de 1990 yılında kozmetik kullanımı nedeniyle 38.000 hastanelik vaka olmuş. Bu rakamın içinde hastanelere gitmeyen ancak kozmetikler nedeniyle alerji ve tahriş sorunları yaşayan on binlerce vaka olduğunu tahmin edebiliyorum.
Doğal veya doğal olmayan bazı kozmetiklerin etiketlerinde görünen DEA (dietilamin) ve TEA (trietilamin) kanserojen madde değildir. Ancak üretimden sonra rafta beklerken kozmetiğin içinde bulunan diğer kimyasallarla reaksiyona girerek nitrozamine dönüşebilir ve işte bu kimyasal madde kanserojendir. Kozmetik sanayinde kullanılan ‘Blue-1’, ‘Gren-3’, ‘DCRed-33’, ‘FDCYellow-5’ adlı suni renklendiricilerin de (boyalar) kanserojen olabileceği FDA tarafından ifade edilmektedir.
Kişisel bakımda kullanılan ürünler ve risklerini şöyle sıralayabiliriz:
Lanolin: Kendisi kanserojen değildir ve cilt için faydalı bir maddedir. Ancak ABD’de üretilen kozmetik sınıfı lanolinlerde yapılan testlerin bazılarında kanserojen böcek ilaçlarına rastlanmıştır.
Şampuanlar: Sentetik deterjan içerdiklerinden saç derisinde doğal yağ kaybı ve gözlerde yanma gibi tahrişlere neden olabilirler. Kepek şampuanları formaldehit, diğer şampuanlar da suni koku, renk verici, kanserojen etkili kresol ve PVP (plyvinilprolidon) maddelerini içerebilirler. Ayrıca bazı hallerde quaternium-15 kodu ile koruyucu madde olarak da formaldehit kullanılabilmektedir. Formaldehit, potansiyel bir kanserojen maddedir. Yine bazı şampuanlarda kanserojen amin bileşiklerinin üremesine neden olan ‘2-bromo-2-nitroprono-1,3 diol’ ve ‘polyethilen glikol’ kimyasalları bulunabilir. Bu preparatlardan, kömür katranı ve formaldehit içeren tüm şampuanlardan uzak durulmalıdır. Polisorbat-80 ve polisorbat-60 içeren saç ürünleri kanserojen 1,4-dioksan ile kirlenmiş olabileceklerinden kullanılmamalıdır.
Şekil vericiler: Saça form vermek için kullanılan bu ürünlerin görevi, saç tellerini kalınlaştırmaktır. Kanserojen olabileceklerinden DC red33, FDC blue1, FDC yellow-6, FDC red-4, FDC red-40 olarak kodlanan boyar madde, formaldehit ve polysorbat-80 içeren saç şekil vericiler kullanılmamaya gayret edilmelidir.